DUHA SURESİ YEDİNCİ AYET MEALİNDEN ANLAŞILMASI GEREKEN NEDİR?

Duha Suresi 7. Ayet mealleri hatalı çevrilmiştir. Peygamberimiz kendine vahiy gelmezden önceki hayatında da Allah’a inanıyor ve ibadet ediyordu. O bir din adamı değil sıradan bir insandı. Kulaktan dolma nazari dini bilgilere sahipti fakat kulaktan dolma dini bilgileri de çelişkili buluyor, tam olarak kabullenemiyordu. İlahi Kitapların gerçek  içeriğine ulaşamıyordu çünkü onlar yabancı dildeydi. Ne Tevrat’ı ne İncil’i okumuş ne de dini bir kitap yazmıştı çünkü Tevrat ve İncil’in dili ona yabancıydı.

Tıpkı dedesi Hz. İbrahim gibi Peygamberimizin de kalbinde Allah aşkı vardı. Hira Dağına çıkıyor, dua ediyor, Allah’ın delillerine bakarak düşüncelere dalıyordu. Allah’ın yarattıklarında gördüğü nizam ve ahenk karşısında hayret ve şaşkınlık içinde kala kalıyordu. Arapçada şaşkınlığı da ifade eden dalalet kelimesi Arapça-Türkçe sözlüklerde yeterli karşılığı bulamadığı için Türkçeye: “Seni delalette bulup da sana yol göstermedi mi?” gibi ilgisiz bir anlam verilerek çevrilmiştir. Rabbimiz, Duha suresi 7. ayette, onun bu durumunu aşağıdaki cümlelerle ifade etmiştir.

93: DUHA / 7. Seni şaşkınlık içinde bulup da sana yol göstermedi mi? 

42: ŞURA / 53. Allah’ın vahiyle perde arkasından konuşmaktan veya dilediğini vahyedecek izin verilmiş bir elçi göndermekten başka bir yolla insanlarla konuşması olmadı. Muhakkak ki O yücedir, hikmet sahibidir.

42: ŞURA / 52. Sen kitabı da imanı da bilmiyordun fakat biz o kitabı kullarımızdan dileyeni hidayete ulaştıracak bir nur yaptık. Bundan dolayı sana da emrimizden bir ruh (bir hidayet rehberi) vahyediyoruz. Şüphesiz sen doğru yola iletiyorsun.

28: KASAS / 86. 87. Yalnızca Rabbinden bir rahmet olan bu kitabın sana vahyolunacağını ummuyordun. O halde sakın inanmayanları savunanlardan olma. Allah’ın ayetleri sana indirildikten sonra onlar seni Rabbine davetten alıkoyarlar. Sakın müşriklerden olma! 

28: KASAS / 88. Sakın Allah’la birlikte başka bir ilaha davet etme. Ondan başka ilah yoktur. O’nun zatından başka her şey helak olur. Hükmü O kayar ve O’na döndürülürsünüz.

Allah, iman etmeyeni rahmetinden uzaklaştırır. İman edenin gönlünü kendine ısındırır. İnandığından dolayı Rabbi onu Peygamber seçip aydınlattı. Peygamberimize peygamberlik görevi verildiğinde insanların büyük çoğunluğu artık Tevrat ve İncil’i açıp okumuyorlardı. Bundan dolayıdır ki din adamlarının sözlerini Allah’ın sözleri zannediyorlardı.

Allah insanların dostu ve yardımcısıdır.

İnsanlar, din adamlarının tahrikiyle gelen peygamberleri öldürüyorlardı çünkü gelen peygamberler insanlara öğüt veriyor ve kralları, din adamlarını İlah edinmemelerini ve sadece Allah’a kulluk etmelerini söylüyorlardı: “İnsanların itaat etmeleri gereken tek zat insanların Rabbi ve meliki olan Hz. Allah’tır. Ondan başkasına boyun eğen hüsrana uğrar.” diyorlardı. Allah’ın Kitap’ına dönmeleri için insanları uyarıyorlardı. 

Bugün de aynısını yaşıyoruz. İçimizden biri bir eleştiri de bulunsa ya da farklı bir yorum yapan olsa konuyu değerlendirmeden “vay sapık vay” diye saldırıyoruz.   Arapça bilmiyoruz. Bizim inandığımız gibi inanmıyor diye Arapça bileni, lisanı Arapça olanı sapıklıkla suçluyoruz. Onlar da bizi sapıklıkla suçluyorlar. Onların inancında da bizim inancımızda da Kur’an’a aykırı uygulamalar var.

Bu hatalarda din adamlarının ve yöneticilerin büyük vebali var. Allah’ın men ettiği şeyleri hep Allah’ın emriymiş gibi gösteriyorlar. İnandık diyenler bir araya gelip Allah’ın Kitabı ne diyor ayrıntılara girip anlamaya çalışmıyorlar. Bu durum insanın her hücresini incitiyor. Böyle bir rahmet, böyle bir hikmet bize sunulmuşken onu elimizin arkasıyla itiyoruz. Sonra da Allah’ın bizi cennetle mükafatlandırmasını bekliyoruz. “Rabbimiz bizlere görecek göz, işitecek kulak, idrak edecek bir kalp ve indirdiğini anlayacak bir akıl nasip et! İki dünya saadeti ver!” 

Allah’a emanet olun. O, ne güzel vekildir.