İMAM NE DEMEK? KADINLARDAN İMAM OLABİLİR Mİ?

İmam ne demek? İmam, Arapça bir terimdir. Genellikle önder, lider, yönetici, devlet başkanı anlamlarında kullanılır. Bundan dolayı cemaate namaz kıldıran kimselere de mezhep kuran kimselere de İmam adı verilmiştir. Bir orkestrayı yönetene de imam denir, bir ülkeyi yönetene de imam denir. Kadından imam olur mu? Kur’an, kadınların imam olmasını yasaklıyor mu? Bu yazım bunun üzerinedir.

Kur’an’ı Kerim’de imamlık konusunda bir ayrımcılık bulunmuyor fakat kadınları imamlıktan men eden Kur’an dışı görüşler olmuştur. Kadınları imamlıktan men eden görüş sahipleri: “İslam’da kadın sesine her hangi bir kısıtlama getirilmemiş olmasa bile kadın sesi haramdır. Kadın sesi fitneye sebep olabilir. Dolayısıyla kadın ezan okuyamaz, kadından kadına dahi imam olamaz. Kadının arkasında kılınan namaz kesinlikle kabul  olmaz.” kararını almışlardır.

“Kadının mescidi evidir.” rivayetine dayanarak kadınlar camiye gitmekten, cemaate katılmaktan men edilmişlerdir. Kadından kadına dahi imam olmayacağı ve kadının arkasında namaz olmayacağı gerekçesiyle kadınlara ait bir cami yapımına da gerek duymamışlardır. Konu ile ilgili rivayet aşağıda verilmiştir:

Ümmü Seleme (r.anhâ)’den rivâyet edildiğine göre, Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Kadınların en hayırlısı, mescidi evlerinin içi olandır.”

Kadınları sosyal hayattan uzaklaştırmaya çalışan kimseler bu arzularını bazı rivayetlere dayandırarak önderlik ettikleri topluluklara kabul ettirmişlerdir. Kadınlar bir cemaati yönetemez. Kadından imam olamaz. Kadınlardan yönetici, önder, devlet başkanı olamaz gibi görüşler ileri sürmüşler ve kadınları yönetici, devlet başkanı, önder, imam ve müezzin olmaktan men etmişlerdir. Bu görüşlerini aşağıdaki hadis rivayetine dayandırmışlardır: 

“Persler (İranlılar), başlarına (ölen kral) Kisra’nın yerine onun kızını kraliçe olarak geçirdikleri haberi Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-‘e ulaştığında O şöyle buyurdu: “İşlerini (idarelerini) yürütmek için bir kadını başlarına geçiren bir topluluk asla felah bulmaz.” 

Bu rivayetin vebali, bu rivayetleri uyduranların boynunadır. Halbuki mazereti olmayan kadın, erkek tüm müminlerin mescide gitmesi emredilmiştir. Bir peygamber Allah’ın indirdiğine muhalif olabilecek bir söz söylemez. Kur’an’ı Kerim’de Hz. Süleyman zamanında yaşayan Sebe Melikesi Belkıs’tan ve onun güçlü iktidarından övülerek söz edilmektedir. Kadınlardan yönetici, devlet başkanı, önder, imam ve müezzin olmaz görüşünü ileri sürenler Sebe Melikesi ile ilgili ayetleri görmezden gelmişlerdir.

Kur’an’da kendisinden övülerek bahsedilen Sebe Melikesi  Belkıs

Hz. Süleyman, güneşe tapan Sebe Melikesi  Belkıs’ı İslam’a davet etmiştir. Belkıs, kendisine mesaj geldiği zaman gelen mesaj üzerinde mantık yürütmüştür. Bilgin ve güçlü bir yaratıcının varlığını mantıklı bulmuştur. Güneşe tapmanın saçmalık olduğunu kabul etmiştir. Sonra hemen tövbe edip İslam’ı seçmiştir. 

Sebe Melikesi Belkıs, kendini bilgin ve merhametli bir yaratıcıya teslim etmiştir. Halkına karşı dini baskı uygulamamış onları serbest bırakmıştır. İnanmayan insanı imana zorlamak hem bir zorbalık olur hem de insanların takiye yapmalarına sebep olur. 

Takiye yapan insanlar günahlardan yeterince kaçınmazlar. Günahlarının sorgulanmaması için rivayetler uydururlar. Özellikle İlahi Kitapların içeriğinden habersiz olan saf müminler, bunların gerçek anlamda iman eden ve yalan söylemeyen, Allah’a ve Peygamberine iftira atmayan, Allah’ın koyduğu hükümleri değiştirmeyen kimseler olduklarını zannederek arkalarına takılırlar. Aldatılan bu kimseler, Allah’ın rızasını gözetmekten uzaklaşırlar. Allah nazarında istenmeyen bir durum ortaya çıkar.

Kur’an’ı Kerim’de anlatılan Süleyman ve Belkıs kıssası masal olsun diye anlatılmıyor. Kıssada zeki ve güçlü bir devlet başkanı kadından bahsediliyor. Bu zeki kraliçe bir kuşun getirdiği mesajla Allah’a giden yolu idrak ediyor. Allah diyor ki “Doğru yolu ancak yüksek akıl sahipleri idrak eder.”

Tarihe bir göz gezdirdiğimiz zaman: “Kadınların saçı uzun, aklı kısadır.” zihniyetine sahip olan kendini beğenmiş erkek yöneticiler, İslam’a davet edildikleri zaman gelen davetin üzerinde düşünmeye bile gerek duymamışlardır. Allah’ın indirdiği kitapları abuk sabuk yorumlayanlar kadınlardan değil, erkeklerden çıkmıştır.

Tarihte nice nice erkek krallar gelip geçmiştir ki bunların çoğunluğu İlahlık iddiasında bulunmuşlardır. Doğru yolu bulamamışlar, adaletli olamamışlardır. Yönetimleri altında bulunan kimselere her türlü baskıyı ve zulmü uygulamışlardır. Kendilerini uyarmak için Allah tarafından gönderilen elçileri ve onlara inanan kimseleri öldürtmüşlerdir. 

Halbuki Melike Belkıs, çok güçlü bir orduya sahip olduğu halde Hz. Süleyman’a karşı savaş açmamıştır. Kendine gelen mesajda mantık aramıştır. Mantığıyla hareket etmiştir ve İslam’ı kabul etmiştir. İslam’ı kabul etmekle bir şey kaybetmemiştir. Çok şey kazanmıştır. Bir batıl uğruna ordusunun heder olmasına sebep olmamıştır. Mantığını kullanması meyvesini vermiştir. Hem kendisi hem de halkı bu sayede huzuru ve doğru yolu bulmuştur. Akıl, fiziki güce sahip olanlarda olsaydı filler başımıza kral olurdu.

İnsana değil Allah’a güven. Düşünüp anlayacak bir akla sahip olan için en güzel dost O’dur. Selam ve saygılarımla.