
Saymak, miktar, adet” anlamlarına gelen iddet, bir fıkıh terimidir. Boşanan bir kadının yeniden evlenebilmesi için beklediği süreye iddet süresi denir. İddet, herhangi bir sebeple mevcut bir evliliğin sona ermesiyle başlar. Evlilik; boşanma, kocanın ölümü, fesih gibi nedenlerden dolayı sona ermiş olabilir. Talak Suresi 4. ayet boşanan kadınların ne kadar süre iddet bekleyeceğini ele alır. Eşler iddet süresini aynı çatı altında geçirirler. Bunun sebebi Allah’ın aralarında tekrar bir sevgi ve merhamet yaratma ihtimalidir.
İddet beklemek nesebin ortaya çıkması açısından çok önemlidir. İlahi ve dünyevi kanunlarda bu hüküm mevcuttur. Doğacak çocuğun kime ait olduğunun belli olması gerekir. Belli olmazsa doğacak çocuk ilerde ensest bir evliliğe maruz kalabilir. Dinimizde de belirli iddet süreleri mevcuttur. Bu duruma göre değişiklik göstermektedir. Boşanma durumunda iddet süresi üç aydır. İddet süresi üç ay olanlar:
1. Ay hali görenler.
2. Menopoz dönemine henüz girmiş olanlar.
3. Menopozu kesinleşmiş olanlar.
Yukarıda gördüğümüz bu üç grup kadının üçünün de iddet süresi üç aydır. Bu üç ay içerisinde hamile olup olmadığı gözle görülür bir şekilde kesinleşmiş olur. Kadının hamile olduğu kesinleşmiş olunca iddet süresi uzar. Çocuk doğup hamilelik durumu sona erince hamile kadının iddeti de biter. İlgili ayet meali aşağıdadır:
65: TALAK / 4. Kadınlarınızdan kısırlık çağına gelmiş olanların durumundan şüpheye döşerseniz onların iddeti üç aydır ve (artık) ay hali olmayanların ki de üç aydır. Hamile olanların süresi doğurmaları ile sona erer.
İslam alimleri küçük yaşta kız çocuklarının evlenebileceğini kabul ettikleri için Talak Suresi 4. ayeti görüşlerini destekler bir biçimde çevirmişlerdir. Hz. Aişe’nin Peygamberimizle altı veya dokuz yaşında evlendiği rivayetini dikkate alarak bu görüşü ortaya atmışlardır. Nisa Suresi 5. ayeti görmezden gelmişlerdir. Bir rivayetle bir ayeti nesih etmişlerdir. Nisa Suresinde evlilik yaşının malını idare edebileceği yaş olduğu bildirilir. Altı veya dokuz yaşında bir çocuk, değil malını kendini bile idare edemez.
Altı veya dokuz yaşında bir kız çocuğuyla evlenebilineceğini ve Peygamberimizin Hz. Aişe validemizle çocuk yaşta evlendiğini iddia etmek Peygamberimize atılan bir iftiradır. Dinimize atılmış bir çamurdur. Hadisleri toplayıp sonra temizlediklerini söyleyenlerin bunun gibi rivayetleri görmezden gelmeleri düşündürücüdür.
Yukarıda saydıklarımızdan ayrı üç farklı iddet süreci daha mevcuttur. Bunlardan biri kocanın ölmesiyle beklenen süreçtir. Bu iddet süreci dört aydır. İkincisi kocanın kayıp olması ve geri dönmeyeceğinin kesinleşmiş olmasıyla başlayan iddet sürecidir. Bu süreç de dört aydır. Kocanın kayıp olma süreci dört aydan daha uzun sürmüşse ve bulunamamışsa kadın hamile de değilse ikinci kez dört ay iddet beklemez. İsterse evlenebilir. Üçüncüsü kocası boşama yemini etmiş olan kadının beklemesi gereken iddet sürecidir. (Zıhar ya da boşama yemini durumunda) Bu iddet süreci de dört aydır. Bu durumda kocanın yemin kefaretini ödeyerek eşine geri dönmesi beklenir. Bundan dolayı bu süre bir ay daha uzatılmıştır.
Hiçbir koca şart olsun seni boşadım, diyerek hanımını tutup kapının önüne koyamaz. Ya ettiği yeminin kefaretini öder, eşine geri döner ya da mahkemeye başvurur dört ay iddet süreci tamamlanınca resmî olarak ve İslami şartları yerine getirerek boşanır.
Üçten dokuza şart olsun seni boşadım, diyerek eşini boşama tarzı Allah’ın hükümlerinden biri değildir. Bilakis Allah’ın hükümlerine aykırıdır. Bu hüküm dini otoritelerin rivayetleri ileri sürerek kadınlar aleyhine dayattıkları bir baskı unsuru ve kadını köleleştirmeye yönelik bir hüküm olmaktan ibarettir. “Ailenle görüşürsen boşsun. Mirastan gelen malını satıp parasını bana vermezsen boşsun.” vs. gibi değişik baskı unsurlarına rastlamaktayız.
Peygamberimiz, Medine Şehir Devletini kurmuş ve Allah’ın emirleri doğrultusunda, adil bir şekilde yönetmiştir. İslam tarihi boyunca Medine Şehir Devletini çadır devleti gibi göstermek için gayret gösterenler çıkmıştır. Cahil insanlar da Allah’tan geldiğini sandıkları her türlü adaletsizliğe boyun eğmişlerdir.
Allah’ın indirdiği hükümler adildir. Dini hükümlerde bir adaletsizlik görüyorsak bu hükümlerin kaynağı kesinlikle Kur’an değildir. Allah bilir, hikmet, rahmet ve merhamet sahibidir. Dine adaletsiz ve merhametsiz yorumları katan muhakkakki insandır.
Menopozdaki kadınlardan bazıları çok nadir de olsa menopoza girdiklerinden yıllar sonra bile hamile kalabiliyorlar. İslami hükümlerde bunların hepsi göz önünde bulundurulmuş ve hepsinde üç ay bekleme süresi söz konusu olmuştur. Allah kadını mağdur etmemek için iddet müddetini üç ay tutmuştur. Hamile olmasının ortaya çıkmasıyla hamile olan kadının iddetini uzatmıştır. Her kadının on ay iddet beklemesi mantıksızdır hatta bu kadına karşı yapılan bir zulümdür. Erkek boşandığı gün evlenebilmektedir. Bundan dolayı Allah, kadınların mağduriyetini asgariye indirmiştir.
Dünyevi kanunlarda hamile olsun ya da olmasın kadınların hepsinin iddeti on ay yani 300 gündür. On ay zarfında evlenen kadının evliliği geçersizdir. Yeniden evlenmek isteyen bir kadın, iddet müddetinin kaldırılması için mahkemeye başvurur, mahkeme kadını hastaneye sevk eder. Kadın hamile olmadığını belgeleyen bir rapor getirirse mahkeme yeni bir evlilik için on aylık iddet bekleme süresini kaldırabilir ve kadın evlenebilir. Mahkemelerin çok ağır işlediği göz önünde bulundurulacak olursa ve evlenmek isteyen bir kadının bir sürü formaliteyi aşması gerekiyorsa… Bu, kadın için sıkıntılı bir durumdur. Kadınlar iddet müddetinin kaldırılması için mahkemeye baş vurdukları zaman toplum tarafından ayıplanmaktadır. Boşanmış kadınların üzerinde mahalle baskısı oluşmaktadır.
Güvenen Allah’a güvensin! Allah kullarına zulmetmez. Yeni konularda buluşmak üzere Allah’a emanet olun. 👋👋👋🌺