Amerika’daydık. Baharın başlarıydı, güzel bir cuma günüydü. Dünyanın her tarafındaki kadınların tüm namazlara katılabildiği gibi Amerika’da da kadınlar tüm namazlara katılabiliyorlardı. Amerikalı arkadaşımın davetiyle cuma namazına katılmak için yollara düştük. Çok heyecanlıydım çünkü bir Müslüman kadın olarak ömrümde ilk defa bir cuma namazına katılacaktım ve bir Amerikalı Müslüman bana yardım ediyordu.
Evden erken çıkmıştık. Camiye erken vardık. Bizim gibi erken gelmiş başka insanlar da vardı. Caminin altı lokantaymış. Biraz susamış ve acıkmıştık. Amerikalı dostumuz: “Burada doyasıya et yiyebilirsiniz!” diye şaka yaparak bizi caminin lokantasına götürdü. Lokantadaki masalar çok uzundu çünkü boydan boya sıralanmıştı. Kimi insanlar yalnız başlarına kimi insanlar eşleriyle birlikte gelmişti. Biz de bir yer bulup oturduk. Herkes güler yüzlüydü ve selamlaşıyorlardı. Renkler farklıydı. Diller farklıydı ama kalplerimiz de aynı heyecan vardı.
Masamıza gelip bizimle sohbet etmeye çalışanlar vardı. Lokantayı işletenler Pakistanlıydı. Bizimle çok ilgilendiler hiç yabancılık çekmedik, çabucak ortama uyum sağladık. Mesai günü olduğu için yalnız gelen kadınların sayısı oldukça fazlaydı. Küçük çocuk sesleri insana kuş sesleri gibi geliyordu. Her şey çok güzeldi. Yemekten sonra namaz için yukarı çıktık.
Kadınlı erkekli Müslümanlar camiyi doldurmuştu. Kimisi Avrupalı kimisi Asyalı kimisi Afrikalı kimisi Amerikalı… Göz göze gelen herkes kardeşçe birbirlerini selamlıyorlardı. Cami sayısının seyrek olması sebebiyle çok uzak mahallerden otobüslerle gelen insanlar vardı. Kadınlar çocuklarıyla ve bebekleriyle gelmişlerdi.
Erkekler ön saflardaydı. Arada perde gibi bir şey yoktu. Ahşap, yarım metre yüksekliğinde, parmaklıklardan yapılmış bir set vardı. Önce bu sete bir anlam verememiştim çünkü kadınlarla erkekler birbirlerini görüyorlardı. Sonradan anladım ki çocuklar annelerinin yanından uzaklaşıp yabancı erkeklerin yanına gidip namazda onları rahatsız etmesinler diye konulmuştu.
Arapça ve İngilizce Hutbe
Caminin imamı Arapça hutbe okumaya başladı. Arapça hutbenin arkasından İngilizce hutbeye başladı. Hristiyan aileden gelen Amerikalı bir Müslüman olan dostumuzun rengi bir anda değişti ve cami çıkışında imamın dediklerini işittiniz mi, diye bize sordu?
İmam onu çok üzecek bir şey söylemişti herhalde ama biz maalesef imamın ne dediğini kaçırmışız. Dostumuz çok öfkeliydi. Onu sakinleştirmeye çalışıyorduk ama nafile… Sorun neydi? Ne olmuştu da bu genç kız bu kadar sinirlenmişti? İngilizcemiz onu anlamaya yetmedi çünkü çok mu çok hızlı ve sinirli konuşuyordu.
Otobüs durağına doğru hep beraber yürümeye başlamıştık. Durağa gelince durumu anlayabildik. Sorun caminin imamının insanları eksik bilgilendirmesi ve dinler arası düşmanlığı tetiklemesinden kaynaklanıyordu.
İmam hutbesinde Hristiyanlarla dost olmayın, demiş. Dostumuzun ailesi Hristiyan’dı ama Müslümanlara karşı herhangi bir düşmanlık beslemiyordu. Dostumuzla ilk tanıştığımızda, Müslümanlığı seçtiği zaman ailesinin tepkisinin ne olduğunu sormuştum. Bana anlattığına göre annesi onu ilk defa namaz kılarken kapı aralığından görmüş. Usulca babasını da çağırmış, onun namaz kılışını beraberce seyretmişler.
Kızlarına Müslüman olması nedeniyle bir baskı da yapmamışlar. Kız: “Müslüman olmama üzüldünüz mü?” diye sorunca üzülmediklerini Hz. Muhammed’in de Allah’ın peygamberi olduğuna inandıklarını söylemişler.
Kız Liseyi Katolik mektebinde okumuş. Her fırsatta Hz İsa’nın Allah’ın oğlu değil, Elçisi olduğuna inandığını söylüyor ve öğretmenleriyle bu konuyu tartışıyormuş. Üniversiteye geldiğinde üniversitede tanıştığı iki Filistinli kız arkadaşından İslam’ı öğrenmiş ve Müslüman olmuş.
İnsanların hepsini aynı teraziye koymak ve düşmanlık yapmayan insanlara düşmanca davranmak Allah’ın tavsiye ettiği bir şey değildir. Düşmanlık, ancak dinini yaşamana engel olan ve düşmanlık besleyenedir. Allah bu konuda şunları söylüyor:
60: MÜMTEHİNE / 7. Belki de Allah, düşmanlık ettiğiniz kişilerle sizin aranızda bir sevgi yaratır. Allah yücedir, bağışlayan ve esirgeyendir.
60: MÜMTEHİNE / 8. Allah, sizinle din konusunda savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara karşı iyilik yapmanızı, adaletli davranmanızı yasaklamaz… Allah adil olanları muhakkak ki sever.
60: MÜMTEHİNE / 9. Allah ancak din konusunda sizinle savaşan ve sizi yurtlarınızdan çıkaran veya sizin yurtlarınızdan çıkarılmalarınıza destek veren kimselerle dostluk kurmaktan sizi men eder. Onlarla dost olanlar varya işte onlar zalimlerdir.
Sonuçta dostumuzun ailesi onun camiye gitmesine ve ibadet etmesine engel olup düşmanlık etmemiştir. Annesi cami ziyaretinde abdest almış ve tesettür kıyafeti giyerek saygı göstermiştir. İslam’ı tebliğ insanları kaçırarak değil sevdirerek yapılmalıdır. İslam’ın geniş kitlelere sevdirerek benimsetilmesi hem bir görev hem de bir zarurettir. Din adamlarının görevi İslam’ı doğru bir şekilde kitlelere ulaştırmak ve yeryüzünde huzur ve güveni hakim kılmaktır.