Yecüc ve Mecüc, İslam ve Yahudi geleneğinde önemli bir yere sahip olan ve kıyamet alametlerinden biri olarak kabul edilen gizemli bir konudur. Kuran’da geçen “Zülkarneyn” kıssasıyla ilişkilendirilen bu iki kavim, tek geçite sahip, iki dağın arasında yaşayan ve ahir zamanda ortaya çıkarak dünyaya büyük bir kargaşa getireceği söylenen bir topluluktur. Ancak, Yecüc ve Mecüc’ün kim olduğu, nerede yaşadıkları ve ne zaman ortaya çıkacakları gibi konular, çeşitli yorumlara ve tartışmalara konu olmuştur. Bu makalede, Yecüc ve Mecüc’ün kökeni, mitolojik ve dini bağlamlarıyla birlikte ele alınacaktır.
Rivayetlere göre Ye’cüc ve Me’cüc, çevrelerindeki kavimlere hiç huzur vermeyen, saldırgan bir kavimden gelen iki kardeş veya iki arkadaştı. Çevrelerindeki kavimler biraya gelip anlaşarak bunların kavimlerine karşı ani bir saldırı düzenlemişlerdi. Bu büyük saldırı sonucu Ye’cüc ve Me’cüc’ün kavmi yok edilmişti.
Ye’cüc ve Me’cüc aileleriyle birlikte bu saldırıdan kaçarak kurtulmuşlardı. Sığınacak yer ararlarken yüksekliği dört bin beş yüz metreyi bulan iki dağın arasında küçük bir geçide rastladılar. İçeri girdiklerinde yemyeşil bir vadiyle karşılaştılar. Burası altın yatakları açısından da zengin bir yerdi. Oraya yerleştiler.
Zamanla zenginleştiler ve nüfuslarını artırdılar. Çocuklarını intikam hissiyle yetiştirdiler. Düşmanlarıyla savaşacak bir güce eriştikleri zaman geçitten dışarı çıkıp, düşmanlarına saldırmaya başladılar. İntikam hissi ve saldırgan karakterde olmaları onları iyice laftan sözden anlamayan bir kavim haline getirmişti.
Tek geçide sahip olan bu yüce dağlar onlar için doğal bir kale vazifesi görüyordu. Güçlendikçe bu doğal kalenin dışındaki insanları rahatsız etmeye başladılar. Dışarıdaki kavimlerse onların saldırılarına engel olmak için bir yol bulamadılar.
Kur’an’da Ye’cüc ve Me’cüc Kıssası ve Kıyamet Alametleri:
Zülkarneyn Aleyhisselam; insanları İslâm’a davet etmek için orduları eşliğinde, o bölgeye geldi. Bu iki dağın dışında bulunan kavimleri İslâm’a davet etti. Oradaki kavimler de İslâm’ı kabul ettiler sonra Zülkarneyn Aleyhisselam’dan kendilerine yardım etmesini istediler. Tek geçite sahip, iki dağın arasında yaşamakta olan bir kavmin; bu bölgede bozgunculuk yaptığını, kendilerine eziyet ettiğini. mallarını yağmaladığını, kadınlarına tecavüz ettiğini ve bu olup bitenlere bir çare bulamadıklarını anlattılar.
Dediler ki: “Ey ulu bize yardım et, istersen sana vergi veririz yeter ki bizi bu zalim kavmin elinden kurtar.”
Zülkarneyn dedi ki: “Rabbimin bana verdikleri, sizin bana vereceklerinizden daha hayırlı. Size Allah rızası için yardım edeceğim. Bana demir kütlelerini taşıyın.”
57: HADİD / 25. Gerçekten biz, peygamberlerimizi apaçık delillerle gönderdik. İnsanların arasında adaleti yerine getirmeleri için onlarla birlikte Kitap ve Mizanı indirdik. Büyük bir sağlamlık ve insanlar için faydaları bulunan demiri de indirdik ki, Allah, dinine ve peygamberlerine gelecekte kimin yardım edeceğini bilsin. Şüphesiz Allah üstündür, güçlüdür.
Girişin tabanını kazıp odunları yığdılar, üzerine demir kütlelerini koyup körüklediler. Demir erimeye başlayınca Zülkarneyn, demirin üzerine bakır madeni de getirmelerini söyledi ve böylece sağlam bir set oluştu. Ye’cüc ile Me’cüc’ün kavmi burada artık yıllarca buradan dışarı çıkamadılar.
Ye’cüc ve Me’cüc’ün kavmi dışarı çıkabilmek için yıllarca geçit arayıp durdular fakat bu mümkün değildi çünkü Allah, oradan çıkmalarına izin verinceye kadar orada kalacaklardı ancak kıyamet alametleri ortaya çıkmaya başlayınca oradan dışarı çıkarılacaklardı.
Allah’ın dilediği zaman geldi. Allah bu kavmi kıyamet alameti olarak bulundukları yerden dışarı çıkardı. Onların çıkıp yeryüzüne dağılmaları kıyamet alametlerinden sayılıyordu. İncil’de kıyametin yaklaştığı bildiriliyordu. Kur’an’da ise kıyamet alametlerinin geldiği bildiriliyordu. Konuyla ilgili ayet meali aşağıdadır:
47: Muhammed / 18. Kıyamettin ansızın başlarına gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar? Halbuki gerçekten onun (kıyametin) alametleri gelmiştir fakat kıyamet koptuğu zaman, ders almaları kendilerine ne fayda verecek?..
21: ENBİYA / 96. Nihayet Ye’cüc ve Me’cüc’ün önü açılıp da onlar her taraftan akın ettiği zaman…
Kur’an’ı Kerim’in bildirdiğine göre kıyamet alameti olan Ye’cüc ve Me’cüc’ün kavmi buradan çıktı. Buradan kurtulan, bu saldırgan iki kavim, kol kol ayrılarak yeryüzüne dağıldı. Enbiya Suresi 96. ayete iki açıdan bakılabilir: Bu iki kavim; savaşçı, halden anlamaz karakteriyle haksız yere kendi kavmine ya da başka kavimlere saldırması kastediliyor olabilir ya da kıyamet öncesi dine karşı yapılacak bir saldırı kastediliyor olabilir.
Ye’cüc ve Me’cüc kavmi hapis oldukları dağın dışına nasıl çıkmış olabilir?
Muhammet Suresi 18. ayette kıyamet alametlerinin geldiği bildiriliyor. Kıyamet alametleri geldiğine göre Ye’cüc ve Me’cüc kavmi hapis oldukları dağın dışına çıkmış bulunmaktadır. Peki, o zaman nasıl dağdan dışarı çıkmış olabilirler gibi bir soru geliyor insanın aklına. Kur’an’ı Kerim’deki Habil ve Kabil’in kıssasını hatırlıyorsanız Rabbimiz, Kabil’e kardeşini gömmesini göstermek için bir karga göndermiştir çünkü bu ilk insan ölümüydü ve insanın eğitilmeye ihtiyacı vardı.
Kabil kardeşini gömmesi gerektiğini bu kargadan öğrenmiş: “Yazıklar olsun bana şu karga kadar olamadım.” demişti. Yeri gelmişken Kabil ve Habil ile ilgili ayet meallerini de okuyalım. Kur’an’ı Kerimde karganın rehberliğiyle ilgili haber kaynağı ayetler aşağıdadır:
5: MAİDE / 27. Âdem’in iki oğluyla ilgili haberi hakkıyla onlara oku. Hani her ikisi birer kurban sunmuşlardı da birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen, kardeşini kıskanarak): “Seni öldüreceğim.” demişti. Diğeri ise şöyle demişti: “Allah, ancak kendisinden korkanların sunduklarını kabul eder.”
5: MAİDE / 28. “Allah’a yemin ederim ki sen beni öldürmek için bana el uzatsan da ben seni öldürmek için sana el uzatmayacağım. Ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım.
5: MAİDE / 29. “Ben dilerim ki sen beni öldürmenin günahını da kendi günahlarını da yüklenip ateş halkından olasın! Zalimlerin cezası budur.”
5: MAİDE / 30. Bunun üzerine kurbanı kabul edilmeyenin nefsi, onu kardeşini öldürmeye teşvik etti ve onu öldürdü. Böylece zarara uğrayanlardan oldu.
5. MAİDE / 31. Derken… Allah bir karga gönderdi. Karga, ona kardeşinin cesedini ne yapacağını göstermek için toprağı eşeliyordu. “Yazıklar olsun bana, şu karga kadar olamadım.” dedi. “Kardeşimin cesedini gömmeyi düşünmekten âciz miydim ben?” diyerek nefsini kınayan kimselerden oldu.
Yol gösterici olarak Kabil’e bir karga göndermiş olan Rabbimizin Ye’cüc ve Me’cüc’ün kavmine de yol gösterici göndermiş olması muhtemeldir çünkü Çin kaynaklarında Türklerin atalarından bahsediliyor ve bir Bozkurt’un Türklerin atalarına yardım ettiği, onlara rehberlik ederek onları dar bir geçitten dışarı çıkardığı ve bu kavim dışarı çıktıktan sonra kendilerine rehberlik eden Bozkurt’u bir daha görmediklerini söyledikleri anlatılıyor.
Çinlilerden gelen kaynaklarda bu olaydan sonra Bozkurt’un bu iki kavmin kutsalı olduğu ve bu kavimlerin bayraklarında Bozkurt sembolü taşıdıkları bildiriliyor. Bu kaynaklara dayanan bazı İslam alimleri de bu kavmin Türkler olduğuna kanaat getirmişlerdir.
TÜRKLERİN ve MOĞOLLARIN ERGENEKON’DAN ÇIKIŞI: [582-630 (?)]
Araştırmalar, Ergenekon’da hapsedilen iki kavimden birinin Türk boyu ve diğerinin Moğol boyu olduğu yönündedir. Bu iki kavmin Ergenekon’dan çıkışı Peygamberimize vahiy gelmeye başladığı tarihler arasında gerçekleşmiş olduğu görülmektedir (610-632).
Gelen rivayetlerde şöyle bir bilgi mevcuttur: O yıllarda Peygamberimiz, bu sedde bir delik açılmaya başladığını Zeynep validemize haber vermiştir.
Zeynep validemiz tarafından nakledilen bu hadisi şerif şöyledir: Nebi (s.a.v.) bir kere telaşla Zeynep validemizin yanına gelerek: “La ilahe illallah, yaklaşan bir şerden dolayı vay Arap’ın haline! Bugün Ye’cüc ve Me’cüc seddinde bir delik açıldı.” dedi. Bunun üzerine Zeynep validemiz: “Ya Resulallah, içimizde bu kadar salih kimse varken biz helâk olur muyuz?” diye sordu. Resulallah: “Evet, çirkinlikler çoğaldığı zaman…”diye cevap verdi.
Buradan şunu çıkarabiliriz: Türkler, Müslümanlığı kabul ettiği ve Arap topraklarında at koşturduğu zaman İslam dini rivayet ve yorumlarla bozulmaya başlamış ve çirkinlikler çoğalmıştı. Araplar Kur’an’dan uzaklaşmaya başlamışlardı. Kur’an’ın hükümlerinin anlaşılmadığı ileri sürülerek rivayetlerden hükümler çıkarılmaya başlanmıştı. Kur’an’ Kerim’deki hükümler terkedilmişti ve yerini rivayetlerden çıkarılan hükümler almıştı. Bu hükümlere göre adaletsiz, zulüm içeren bir fıkıh icat edilmişti.
İlk dönemdeki titiz bir imana sahip alimlerin kitaplarına sonradan sonraya Kur’an dışı ilaveler yapılmaya başlamıştı. Maksat sonradan gelenleri geçmişteki din alimlerine küfrettirmekti. Böylece Türkler dejenere olmaya başlamış bir dinin mirasçılarından oldular ve onun dünyaya yayılmasına öncülük ettiler. Kılıç zoruyla ele geçirdikleri topraklarda miras aldıkları bozuk inançlarını yaymaya başladılar.
Allah’ın rızası yerine menfaat gruplarının istekleri üzerine fetvalar verildi. Verilen Kur’an’ı Kerim dışı fetvalar ve fetvaları inandırıcı kılmak için uydurulan hadisler, olağan üstü bir rağbet görüp hızla yayılmaya başladı. Allah’tan başkasının tevilini bilmediği müteşâbih ayetler kalbinde hastalık bulunanlar tarafından tevil edildi.
Ahirette sorguya çekileceğimiz hükümler, rivayetlerle gizlenip terk edildi ve Cebrailin kaç kanadı olduğuyla, cennette erkeklere kaç huri verileceğiyle, Adem ve Havva’nın kaç çocuğu olduğuyla, Adem ve Havva’nın boyunun kaç cm olduğuyla, vs. uğraşıldı. Halbuki bunları açıklayan tek bir ayet yoktu. İnsanlar, Allah’a inandılar fakat şirk koşarak inandılar. Kur’an’ı Kerim’de hesap günü Peygamberimizin şöyle diyeceği ve ümmetinden şikayette bulunacağı bildiriliyor:
25: FURKAN / 30. Elçi: “Ya Rabbi, gerçekten Kur’an kavmime ulaştı ve kavmim bu Kur’an’ı terk etti.”
15. HİCR / 9. Kesinkes Kur’an’ı biz indirdik. Elbette yine onu biz koruyacağız.
Bozulan Kur’an’ı Kerim değildi çünkü O’nu indiren ve koruyan Yüce Rabbimizdi. Öyleyse hala bir şansımız var. Kur’an’ı Kerim’in ayetlerinin sil baştan analiz edilmesi ve hükümlerinin doğru bir şekilde anlaşılması ve mevcut fıkıhın güncellenmesi bir ihtiyaçtır. Bunun içinse ezberci değil, inançlı ve duyarlı alimlere ihtiyaç vardır. İşte o zaman kılınca, kalkana ihtiyacımız olmaz ve dünyanın en medeni insanı oluruz. İşte o zaman bu dünyada ve ahirette Allah’ın vadettiklerine ulaşabiliriz yoksa Müslümanlar olarak sürünmeye ve aşağılanmaya devam ederiz.
Zülkarneyn Kıssası: Ye’cüc ve Me’cüc Kavmiyle İlgili Ayetler:
18: KEHF / 83. (Resûlüm!) Sana Zülkarneyn hakkında soru sorarlar. De ki: “Size ondan bir hatıra okuyacağım.”
18: KEHF / 84. Gerçekten biz onu yeryüzünde iktidar ve kudret sahibi kıldık. Ona yapacağı şeyler için yol gösterdik.
18: KEHF / 85. O da bu yola tabi oldu.
18: KEHF / 86. Nihayet güneşin battığı yere varınca onu kara bir balçıkta batar buldu ve onun yanında bir kavme rastladı. Bunun üzerine biz: “Ey Zülkarneyn! Onlara ya azap edecek veya haklarında iyilik etme yolunu seçeceksin!” dedik.
18: KEHF / 87. O, onlara şöyle dedi: “Haksızlık edeni cezalandıracağız sonra o, Rabbine döndürülecek sonra Allah da ona korkunç bir azap uygulayacak.”
18: KEHF / 88. “İman edip de iyi davranan kimseye gelince güzel bir karşılık vardır: Buyruğumuzdan ona kolay olanı söyleyeceğiz.”
18: KEHF / 89. Sonra yeni bir yola koyuldu.
18: KEHF / 90. Nihayet güneşin doğduğu yere ulaşınca, onu öyle bir kavim üzerine doğar buldu ki onlar için güneşe karşı bir örtü yapmamıştık.
18: KEHF / 91. İşte böylece onunla ilgili her şeyden haberdardık.
18: KEHF / 92. Sonra yeni bir yola koyuldu.
18: KEHF / 93. Nihayet iki dağ arasına ulaştığı zaman orada laftan sözden anlamayan bir kavim buldu.
18: KEHF / 94. Onlar dediler ki: “Ey Zülkarneyn! Bu memlekette Ye’cûc ve Me’cûc bozgunculuk yapmaktadırlar. Bizimle onlar arasında bir set yapman için sana bir vergi verelim mi?”
18: KEHF / 95. Dedi ki: “Rabbimin beni içinde bulundurduğu nimet ve kudret daha hayırlıdır. Siz bana kuvvetinizle destek olun da sizinle onlar arasına aşılmaz bir engel yapayım.”
18: KEHF / 96. “Bana, demir kütleleri getirin.” dedi. Nihayet dağın iki yanını aynı seviyeye getirince: “Körükleyin!” dedi. Artık onu kor haline sokunca: “Bana bakır getirin, üzerine bir miktar erimiş bakır dökeyim.” dedi.
18: KEHF / 97. Bundan dolayı onlar, onu ne aşmaya muktedir oldular ne de onu delebildiler.
18: KEHF / 98. Zülkarneyn: “Bu, Rabbimden bir rahmettir (onun yardımıyladır) fakat Rabbimin vaat ettiği gün gelince O, bunu yerle bir eder. Rabbimin vadi doğrudur.” dedi.
18: KEHF / 99. O gün biz onları, birbirine çarpılıp çalkalanır bir halde bırakmış olacağız. Sura da üfürülmüş ve böylece onların hepsini bir araya getirmiş olacağız.
18: KEHF / 100, 101. Gözlerini delillerimi görmeye kapalı tutan ve kulak vermeye de tahammül edemeyen o kâfirleri, o gün cehennemle yüz yüze getirmiş olacağız.
Sonuç:
Ye’cüc ve Me’cüc insanlık tarihinde önemli bir yere sahip olan ve pek çok kültürde efsanelere konu olan gizemli bir kavimdir. İslam ve Yahudi geleneğinde kıyamet alametlerinden biri olarak kabul edilirler ve çeşitli yorumlara, efsanelere ve teorilere konu olmuşlardır. Kim oldukları ve nerede yaşadıkları konusunda net bir bilgi olmamakla birlikte, bu konu üzerine yapılan araştırmalar ve yorumlar, insanların bu gizemli kavmi anlamaya çalıştıklarını göstermektedir. Ancak, Ye’cüc ve Me’cüc’ün ortaya çıkışı ve etkileri konusunda yapılan çalışmalar, insanların kıyamet alametleri ve son zamanlar konusundaki inançlarını yansıtmaktadır.