Allah’ın iradesiyle savaş olmadan da din düşmanları yok edebileceği düşünüldüğünde, insanların zihninde doğabilecek bazı sorular oluşabilir. “Allah dileseydi elbette din düşmanlarını savaş olmadan da yok edebilirdi. Allah bunu yapmaya muktedir olduğu halde neden bunu yapmıyor da insanları birbirleriyle savaştırıyor.” diye insanların aklına, cevaplanması gereken bir soru gelebilir. İnsan bu soruya cevap arayabilir. Bu makalede Al-i İmran Suresi’nin 138-143. ayetlerindeki hikmetlere odaklanan bir bakış açısı sunulmaktadır. Bu ayetler, zaferlerde ve yenilgilerde gizlenen derin anlamları ortaya koymaktadır.
Müminlerin Sınanması: Kalplerdekinin Açığa Çıkarılması
Al-i İmran Suresi 138-143. ayetlerde Allah zaferi kavimlerin arasında döndürür durdurduğunu bildiriyor: Allah’ın zaferi insanların arasında döndürüp durmasının kesinlikle bir hikmeti vardır:
Allah insanların kalplerindekileri itiraf ettirmek için savaşları insanların aralarında döndürüp duruyor. Zaferin düşman tarafından kazanılmasıyla inancı sağlam olmayan kimseler eleniyor çünkü kalbinde bir hastalık bulunan kimseler, Allah’a karşı kötü zan beslemeye başlıyor: “Allah vadinde durmadı, bize yardım etmedi.” diyorlar.
Kalbinde hastalık olanları elendikten sonra geriye hakiki müminler kalıyor ve geriye kalan gerçek müminlere Allah hakettikleri zaferi veriyor ve kendine düşman olanları yok ediyor. Böylece geriye Allah’ın dilediği gibi günahlardan arınmış, temiz bir topluluk kalıyor.
İnsanların kalplerinden geçenleri bilen Rabbimiz, insanların kalbinden geçen bu sorunun cevabını Al-i İmran Suresi 138-143. ayetlerle veriyor. Zaferlerde ve yenilgilerde bazı hikmetler olduğunu açıklıyor. Allah şöyle buyuruyor:
3: Al-i İmran / 138. 139. 140. 141. 142. 143. Bu, insanlar için bir açıklama ve takva sahipleri için bir hidayet ve öğüttür: Sakın zayıf düşmeyin, üzülmeyin; eğer mümin iseniz galip gelirsiniz. Eğer size bir musibet dokunmuşsa onlara da bir musibet dokunmuştur. Biz o günleri (zafer ve yenilgiyi) insanların arasında döndürür dururuz: Allah, iman edenler bilinsin ve aranızdan şehitler çıksın ister. Allah zalimleri sevmez. Allah, iman edenleri sınayarak kafirlerden ayırmak, ister. Yoksa siz, içinizden sabredip cihad edenler seçilmeksizin cennete gireceğinizi mi sandınız? Ölümle karşılaşmadan önce onu diliyordunuz ama bakıp gördünüz…
Al-i İmran Suresi’nin 138-143. ayetlerindeki hikmetler, Allah’ın insanları sınaması, müminleri ayırt etmesi ve imanın gücünü ortaya çıkarmasıyla ilgilidir. Zaferin, imanın sağlamlığına ve sabrın önemine bağlı olduğu vurgulanır. Müminlerin içinde gizlenen münafıkları ve kalplerindeki hastalıkları belirlemek için bir araç olarak savaşların kullanıldığı anlatılır. Bu ayetler, müminlere zaferin umudunu kaybetmemeleri ve imanlarını güçlendirmeleri gerektiğini öğütler.
Münafıkların Ortaya Çıkarılması
Münafıklar savaşlara istemeyerek katılırlar. Savaşa katıldıkları zaman da bozgunculuk yaparlar ve savaştan kaçmak için yollar ararlar. Sabredip cihat etmezler. Allah, böyle kimseleri savaşlar vasıtasıyla ortaya çıkarır ve müminleri münafıklardan ayırır.
Eğer mümin bir toplum bir savaşı kaybetmişse ordusunun içinde münafıklar bulunduğu içindir. Müminler ne zaman kalbinde hastalık taşıyan münafıkların yolunu yol edinirlerse ve müminleri bırakıp da onları dost edinirlerse Allah nazarında itibar kaybederler. İnanılmayacak kadar kötü ve aşağılık bir yaşam sürmeye mahkum olurlar. Başları belalardan kurtulmaz. Allah onlara zafer nasip etmez.
Allah, savaşta mağlup olmayı münafıkları ortaya çıkarmak ve münafıklardan gelebilecek tehlikelerden müminleri korumak için yaptığını bildiriyor. Müminlerin içindeki kafirler ayyuka çıktıktan sonra geriye kalan gerçek müminler düşmana galip gelecek ve savaşı kazanacaktır, diyor.
Müminlerin Mükafatlandırılması
İnsan nerede hata yaptığını düşünüp bir öz eleştiride bulunur ve tövbe eder de hidayete ulaşmak isterse, Allah onu hidayete ulaştırıyor. Allah: “Sakın zayıf düşmeyin, üzülmeyin; eğer mümin iseniz galip gelirsiniz.” diyor. Allah, kalbinde hastalık olanları yok ediyor. Onların yerini imanı sağlam olanlar alıyor. Dinde sağlam durulduğu müddetçe kimse onlara zarar veremiyor.
Savaşta ölen gerçek müminleriyse yüksek bir makama koyarak ödüllendiriyor. Bu makama şehitlik mertebesi deniyor. Allah ayetlerde şöyle buyuruyor:
3: AL-İ İMRAN / 169. Allah için öldürülenleri ölüler sanma! Bilakis onlar hayattadır. Rablerinin yanında rızıklandırılmaktadır.
3: AL-İ İMRAN / 170. Onlar, Allah’ın lütfundan kendilerine verdiği şeyle sevindiler. Arkalarında kalıp henüz ilhak etmemiş olanlar da memnundur ve onlar ne bir korku taşırlar ne de üzülürler.
3: AL-İ İMRAN / 171. Muhakkak ki Allah, müminlerin ecrini zayi etmez. Onlar Allah’tan bir nimet ve lütuf ile sevinirler.
3: AL-İ İMRAN / 172. Kendilerine bir yara isabet ettikten sonra Allah’ın ve Peygamberin çağrısına uyanlar; güzel davrananlar ve günahlardan korunanlar için büyük bir mükafat vardır.
3: AL-İ İMRAN / 173. Müminlere: “Kesinlikle insanlar size karşı bir ordu toplamış onlardan korkun!” diyen insanlar ancak onların imanlarını artırdılar ve onlar: “Allah güzel bir vekildir, bize yeter!” dediler.
Sonuç:
Bu yazıda Al-i İmran Suresi’nin 138-143. ayetlerinde ifade edilen hikmetleri açıklanmaktadır: Allah’ın zaferi insanlar arasında döndürerek, müminleri sınamak, münafıkları ortaya çıkarmak ve imanı sağlam olanları ödüllendirmek için bir hikmeti olduğudur. Savaşların, müminleri kafirlerden ayırmak ve içlerindeki münafıkları eleme sürecine hizmet ettiği vurgulanmaktadır.
Ayrıca, müminlerin sabır ve cihadla Allah’ın yardımını talep etmeleri gerektiği, zaferin imanın sağlamlığına bağlı olduğu ve müminlerin zaferden ümitsizliğe kapılmamaları gerektiği de önemli noktalardır. Allah’ın, müminlerin içindeki münafıkları ve kalplerindeki hastalıkları belirlemek için savaşları bir araç olarak kullandığı ve imanın güçlendirilmesi gerektiği vurgulanmaktadır.