HADİS VE KUR’AN: TARİHSEL UYGULAMALAR VE ADALET ARAYIŞI

Giriş:

Kur’an’ın İndirilme Süreci ve Uygulamalar: Kur’an’ı Kerim, ciltlenmiş bir kitap olarak indirilmemiştir; 23 yıl süren bir süreçte parçalar halinde gelmiştir ve Allah’ın emriyle satır satır ince deri üzerine kaydedilmiştir. Bu süre zarfında indirilen her hüküm hemen uygulanmış ancak tüm hükümler bir anda inmediği için Peygamberimiz, henüz indirilmemiş hükümlerin yerine cahiliye devrine ait mevcut hükümleri uygulamaya devam etmiştir.

Bu yaklaşım, devlet yönetiminde kanuni bir boşluk oluşmasını engellemiştir ancak bu dönemde Kur’an’ın adalet hedefi tam olarak tamamlanamamıştır. Kur’an’ı Kerim tamamlandığında, Kur’an’ı Kerim’in tamamlandığı bir ayetle bildirilmiştir ve cahiliye devrine açılan kapıların tamamı bu ayetle kapanmış böylece yeni bir döneme adım atılmıştır. Bu dönemde insan haklarına, adalete ve merhamete önem verilmiştir.

Peygamberimiz, Kur’an’ı Kerim’in tamamlanmasından önceki zamanda kanuni boşluk oluşmaması için uyguladığı cahiliye dönemine ait bazı uygulamaların, Kur’an’ı Kerim’in tamamlanmasından sonraki zamana taşınması ve önceki Kitapların başına gelenlerin Kur’an’ın Kerim’in de başına gelmesi ve hatalı yorumlanarak cahiliye dönemine geri dönülmesi endişesiyle hadis yazımını yasaklamıştır.

Hadis yazılmasını yasaklayan rivayet, Ebû Saîd el-Hudrî, tarafından nakledilmiştir. Bu rivâyet sahih olarak düşünüldüğünde: “Benden Kur’ân’dan başka bir şey yazmayınız!” emrinin Kur’ân-ı Kerîm’in inzâl döneminde ve bizzat Kur’ân metninin tamamlanmadığı sırada verildiği gözardı edilmemelidir.

Kur’an’ı Kerim’in tamamlanmasından çok kısa bir süre sonra peygamberimiz vefat etmiştir. Peygamberimizin vefatından ve dört halife döneminden sonra cahiliye dönemine geri dönmeye neden olabilecek bazı adımlar atılmaya ve tartışmalar yapılmaya başlanmıştır.

Kur’an tamamlanmadan önce, Peygamberimizin cahiliye devrinde uygulamak zorunda kaldığı cahiliye devrine ait uygulamalar, rivayetler yoluyla Kur’an’ın tamamlandığı zaman sonrasına taşınmaya başlamıştır: Fıkıhtaki hükümlerin % 95 rivayet aktarımlardan ancak % 5’i Kur’an hükümlerinden çıkarılmıştır.

Ayrıca, Allah’ın yorumlamasını doğru bulmadığı ve ancak kalbinde bir hastalık bulunanların yorumlayacağını bildirdiği Müteşâbih ayetlere fanteziler ve hayal ürünleri ilave edilerek cilt cilt kitaplar yazılmıştır. İleride hesaba çekileceğimiz bildirilen Muhkem ayetlerin doğru anlaşılması için gerekli alaka gösterilmemiştir.

Böylece birçok fıkhi mesele, Peygamberimizin mecbur kaldığı ve cahiliye devrinde kanuni bir boşluk oluşmaması için uyguladığı, cahiliye devrine mahsus hükümlerden oluşmuştur. Kur’an’ın Kerim’in hükümleri tam olarak günümüze taşınamamış ve bu nedenle insanlar adaletsizlikleri, merhametsizlikleri Allah’ın hükmü zannetmişlerdir. Çelişki olmadığına dair ayetler bulunan bir kitabın çevirilerinde çelişkilerin var olması, insanların dikkatini çekmiş, zaman zaman Kur’an’ın Kerim’in ve dinin sorgulanmasına sebep olmuştur.

Cahiliye Dönemi Uygulamaları ve Kur’an’ın Hükümleri

Kur’an’ın indirilmesi devam ederken, özellikle boşanma ve evlilik konularında cahiliye dönemi uygulamaları da devam etmiştir. Cahiliye dönemi uygulamaları devam ederken eşini boşayıp ikinci bir eş almak isteyenler, ilk eşlerine zina suçlaması yönelterek mahkemeye başvurmuş ve mehir iadelerine zorlamışlardır.

Allah, bu durumu engellemek için iki ayet indirerek zina suçlamasında kadının şahitliğini erkeğinkinden muteber kılmıştır. Ancak, daha sonraları bazı dini otoriteler bu hükmü değiştirerek kadınların zina suçunda şahitlik yapamayacağını belirten cahiliye devrine ait bir hüküm getirmişlerdir. Bu durum, kalbinde bir hastalık olan kişilerin cahiliye dönemine dönme arzusunu artırmış ve Müslümanların adaletten ayrılmasına gerici ve yobaz bir görünüm oluşturmasına neden olmuştur.

Adaletsizlik ve Dini Kitaplarda Çelişkiler

Adaletten ayrılanlar, adaleti savunan din adamlarını zindana atmış veya öldürmüş, eserlerinde tahrifat yapmışlardır. Bu süreçte, tutarsız hükümlerle dolu dini kitaplar yazılmış ve Kur’an’ın hükümlerine aykırı bir fıkıh oluşturulmuştur. Okur yazar sayısının azlığı, şuur sahibi olmayan kötü niyetli kimselerin lehine çalışmıştır ve cahiliye döneminin uygulamaları Allah’ın hükümleri olarak lanse edilmiştir.

Kur’an’ın Tutarlılığı ve İnsanların Görevi

Kur’an’ın içeriğine yeterince ulaşamayan bazı insanlar, tutarsızlıkları Allah’ın indirdiği hükümler olarak değerlendirmekte ve bu çelişkileri de dinin bir parçası olarak kabul etmektedirler. Allah, insanların Kur’an’ın hükümlerini anlamak için gayret göstermelerini ve gerçeklere ulaşmaya çalışmalarını istemektedir. Allah’ın adalet ve merhamet sınırları içinde hükümler indirdiğini unutmamalıyız. Ahlak, adalet ve merhamet dışı görülen hükümleri titizlikle incelemeli ve hayatımızdan uzaklaştırmalıyız.

Sonuç:

Sonuç olarak, İslam’ın farklı yorumları ve mezhepleri bulunsa da, her Müslümanın kendi inancına uygun bir yol bulması ve İslam’ın temel mesajlarını yaşaması önemlidir. Müslümanlar, kendi inançlarını geliştirmek için araştırma yapmalı, bilgiye ve farklı görüşlere saygı göstermeli ve İslam’ın temel ilkelerine bağlı kalmalıdır. Adalet, merhamet ve dürüstlük gibi değerleri uygulamak, İslam’ın özünü yaşamak açısından büyük önem taşır.