NİSA SURESİ 28. AYET NE DEMEK İSTİYOR?

İnsan yaratıldıktan sonra başı boş bırakılmamıştır çünkü İlahi yardım olmasaydı insanın diğer canlılardan bir farkı kalmazdı. İlahi yardıma tenezzülsüz davranan kimseler sonunda rotayı şaşırmıştır: Elleriyle yaptıkları putlara saygı duyup tapar olmuşlardır ve kız çocuklarını putlara kurban etmişlerdir. Bu durum, biz insanların ilahi yardıma ihtiyacımızın olduğunu gösterir. Bu yazıda Nisa Suresi 28. Ayetin meali ve tefsiri verilecektir.

Allah’ın insanı zayıf ve ölümlü yaratması: Güç ve bilim yetersizliğinden değil, hayat verip insanı imtihan etmek ve sonra onu ölümlü kılıp kendine geri döndürmek ve hesaba çekmek istemesindendir. Allah, ahirette iyileri ödüllendireceğine ve kötüleri cezalandıracağına söz vermiştir. Yeniden yaratılışın mevcut yaratılıştan hem çok farklı hem de ebedi olacağı bildirilmiştir. Allah şöyle buyuruyor:

Ayet:

يُر۪يدُ اللّٰهُ اَنْ يُخَفِّفَ عَنْكُمْۚ وَخُلِقَ الْاِنْسَانُ ضَع۪يفًا

Meal:

4: NİSA / 28. “Allah, üzerinizdeki yükü hafifletmek ister çünkü insan zayıf yaratılmıştır.”

Bu ayet, insanın yaratılışındaki sınırlılıkları ve Allah’ın bu sınırlılıkları nasıl hafifletmek istediğini anlatan derin bir mesaj taşır. İnsan, fıtratı gereği zayıf ve hata yapmaya meyilli bir varlıktır. Bu zayıflık, yalnızca fiziksel anlamda değil, aynı zamanda düşünsel, duygusal ve ahlaki düzeyde de kendini gösterir. İnsan bazen doğruyu bulmada zorlanır, kararları her zaman adil olmaz ve içindeki karmaşık duyguların etkisi altında yanlış yollara sapabilir. Allah ise, insanın bu zayıflıklarını göz önünde bulundurarak ona her türlü kolaylığı sağlamış ve yüklerini hafifletmek istemiştir çünkü insan, sadece yaratıcısına güvenerek, onun rehberliğine sarıldığında zayıflıklarını aşabilir.

İnsanın Karar Verme Yetisinin Sınırları:

İnsanın zayıflıkları yalnızca fiziki sınırlamalarla sınırlı değildir. Zihinsel ve ahlaki sınırlar da insanın eksik yanlarını oluşturur. Karar verirken tam anlamıyla adaleti gözetememek, merhameti menfaatle karıştırmak, doğruyu ve yanlışı her zaman net bir şekilde ayırt edememek, insanın günlük hayatında karşılaştığı yaygın zorluklardır. İnsan bazen kendi çıkarını korumaya çalışırken, başkalarının haklarını göz ardı edebilir; bazen de duygusal kararlar alarak, uzun vadede zarara uğrayabilir. Bu durumlar, insanın aslında ne kadar kırılgan olduğunu ve sürekli olarak Allah’ın rehberliğine ve yardımına muhtaç olduğunu gösterir. İlahi hikmet, insanı zorlanacağı noktada yalnız bırakmaz; Allah insanın sınırlı doğasını bilerek ona rehberlik eder ve hayatı kolaylaştırmak ister.

İlahi Merhametin Boyutu:

Allah’ın insan üzerindeki merhameti sınırsızdır. İnsanı yaratan O’dur ve onun sınırlarını, zayıflıklarını en iyi bilen de yine O’dur. İnsana gönderilen ilahi emirler, aslında insanın iyiliği için vardır. İnsan sağlığına zarar verecek yiyecek ve içeceklerden sakınmakta zorlanabilir, temiz ile pis olanı ayırt edemeyebilir. Bu yüzden Allah, insana helal ve haram kavramlarını tanıtmış, temiz olanı emredip pis olanı yasaklamıştır. Bu ilahi yasaklar ve emirler, insanın sağlığına, ruhuna ve toplumsal düzenine zarar gelmemesi içindir. Oysa insan, sınırlı bilgisiyle bu tür hükümleri kendi başına kavramakta yetersiz kalabilir. Allah’ın rehberliği sayesinde insan, hayatını daha sağlıklı ve huzurlu bir şekilde sürdürebilir.

İnsanın Duygusal ve Ahlaki Gelgitleri:

İnsan, duygusal olarak değişken bir varlıktır. Bazen büyük bir fedakarlık ve merhamet gösterebilirken, başka bir zaman menfaatlerine yenik düşüp bencillik sergileyebilir. Aynı şekilde, bir melek gibi saf ve iyilik dolu davranabileceği gibi, bir hayvan gibi şiddet veya zulüm yolunu da seçebilir. Bu ikilemler, insanın ne kadar kırılgan ve değişken olduğunu gösterir. Bu noktada, insanı kötülükten uzaklaştırıp iyiliğe yönlendiren yine Allah’ın rahmetidir. O’nun gönderdiği peygamberler ve vahiyler, insanın insanca yaşama idealini gerçekleştirmesi için en büyük rehberdir.

İnsanın Manevi ve Dünyevi Yükleri:

İnsan yalnızca fiziksel olarak değil, manevi anlamda da ağır yükler altındadır. Günlük yaşamın stresleri, sorumluluklar ve ahlaki ikilemler, insanın omuzlarına binen yüklerdir. Bu noktada, Allah’ın insana sunduğu kolaylık ve rehberlik, yalnızca dünyevi meselelerle sınırlı değildir. Manevi anlamda da Allah, insanın yükünü hafifletmek ister. İnsanın kalbini temiz tutabilmesi, vicdanını rahatlatabilmesi ve iç huzura kavuşabilmesi için Allah’ın yol göstericiliği büyük önem taşır. İnsanın içsel zayıflıklarını aşabilmesi ve hayatın her alanında dengeyi bulabilmesi, ancak Allah’ın yardımıyla mümkündür.

Allah’ın İnsan Üzerindeki Rahmeti ve Adaleti:

Allah, insanın acizliğini ve sınırlarını bilerek onun üzerinde bir merhamet gölgesi oluşturmuştur. İnsanın bu dünyada ve ahirette huzura ermesi, O’nun emirlerine uyması ve rehberliğine sarılması ile mümkündür. İlahi emirler, insanın kaldırabileceği yükler çerçevesinde şekillendirilmiştir. Nitekim Allah, insanın gücünün üstünde bir sorumluluk yüklemeyeceğini belirtmiştir: “Allah hiçbir kimseye gücünün yeteceğinden fazlasını yüklemez.” (Bakara Suresi 286. Ayet). Bu ayetler, insanın sınırlı kapasitesine rağmen ilahi adaletin ve merhametin devrede olduğunu gösterir.

Sonuç:

Nisa Suresi 28. Ayet, insanın zayıflığını ve Allah’ın bu zayıflıklara karşı gösterdiği merhameti vurgulayan derin bir mesaj sunar. İnsan, kararlarında, duygularında ve ahlaki yolculuğunda her zaman mükemmel olamayabilir. Ancak Allah, insana yol gösterici olarak rahmetini sunar ve onun yükünü hafifletmek ister. İnsanın sağlıklı, huzurlu ve insanca bir yaşam sürebilmesi için ilahi rehberliğe ihtiyaç duyar çünkü insanı en iyi bilen ve onun için en hayırlı olanı dileyen yalnızca Allah’tır. Bu nedenle, insanın hayatındaki zayıflıklar, Allah’ın merhamet ve rehberliğiyle dengelenir ve insan, bu ilahi rehberlik sayesinde yaşamını daha anlamlı ve huzurlu kılabilir.