İSLAMİ PERSPEKTİFTEN KADER VE ÖZGÜR İRADE

İnsanlık tarihi boyunca, kader, özgür irade ve Allah’ın bilgisi gibi konular insanların zihinlerini meşgul etmiştir. Özellikle Allah’ın her şeyi önceden bilmesiyle insanın özgür iradesi arasındaki ilişki, çeşitli tartışmalara konu olmuştur. Bu yazıda Allah’ın bilgisi ve insanın özgür iradesi arasındaki ilişkiyi anlamakiçin İslami perspektiften bir bakış açısı sunacağız.

Allah’ın ebedi ve ezeli ilmiyle her şeyi bilmesi, insanın özgür iradesiyle nasıl bağdaştırılabilir? Bu soru, birçok düşünürü ve alimi meşgul etmiştir. Bazıları, Allah’ın her şeyi önceden bilmesinin, insanın iradesini etkilemediğini ve insanın seçimlerinin özgür olduğunu savunurken, diğerleri bu fikri reddeder ve insanın kaderinin önceden belirlendiğini ileri sürer.

İnsanın Özgür İradesi ve Kader 

Allah, insanı yaratırken kimisini kötülüğe ve kimisine iyiliğe uygun hareket etmesi için programlamlamamıştır. Ancak ruh verildiği zaman insan; görmeye, duymaya, düşünmeye başladığında iyilik ve kötülük yapmaya muktedir olur. Akabinde aklından iyi ve kötü bir şeyler geçirmeye başlar. İnsan, kalbinden iyi veya kötü bir şeyler geçirmeye başlayınca Allah, insanın kalbinden ne geçirdiğini bilir. İnsan kalbindeki eyleme dökmeye başlayınca Allah da gereken ortamı yaratmaya başlar. 

Allah insanın dostudur ve daima insanın lehine olan şeyler olmasını ister. Günahkar  olmak insanın aleyhine olduğu için Allah, insanın günahkar olmasından memnun olmaz ve dolayısıyla kullarını yaratırken kullarından bazılarını günahkar olması ve cehenneme gitmesi için yaratmaz. Allah şöyle buyuruyor:

37: ZÜMER / 7. Eğer inkâr ederseniz şüphesiz Allah size muhtaç değildir. Allah, kullarının inkâr etmelerine razı olmaz ama lehlerine olmasından dolayı teşekkür etmelerine razı olur. Hiçbir günahkâr diğerinin günahını yüklenmez. Sonunda dönüşünüz Rabbinizedir. Şüphesiz o sinelerdekini çok iyi bilen ve yapmış olduklarınızı size haber verecek olandır. 

Günahlar ve sevaplar ancak ruh bedene girince insanın iradesiyle şekil almaya başlar. İnsana düşman olan ve insan iradesini yönetmeye muktedir olan varlıklar vardır ve o varlıkların genel adı Şeytandır.

Günahlar, şeytanların insanları isyana yönlendirmesiyle ve insanın da günahları bizzat işlemesiyle oluşur. Allah, kullarını şeytanın şerrinden korumak ve bitmez tükenmez nimetlerle dolu cennetlerinde ağırlamak ister. Bundan dolayı insanlardan elçiler seçer, kitaplar indirir, öğüt verir, yol gösterir. 

Allah’ın Bilgisi ve İnsanın Seçimi

İnsan, Allah’ın kendine mahsus kader ilmiyle hazırladığı olası seçeneklerden birini seçer ve tercihini kullanmaya başlar çünkü Allah bir insanın yaşama olasılığı bulunan her bir şeyi önceden hesaplamış ve bir kitaba kaydetmiştir. Bu Allah’a göre kolaydır. İnsan imtihan durumumda bu seçeneklerden iyi veya kötü herhangi birini seçebilir. İnsana vermiş olduğu bu özgürlüğü insan kötüye kullanıp kendini, diğer insanları ve doğayı helak etmesin diye uyarır. İyi bir insan olursa onu ikinci hayatında ödüllendireceğini vadeder. Allah kullarına olan sevgisinden dolayı onları uyarır ve rehberlik ederek doğru yolu gösterir ama onları buna zorlamaz çünkü Allah zorbalardan ve zorbalıktan hoşlanmaz. 

Allah, insanların kalplerinden iyilik mi geçiyor yoksa kötülük mü geçiyor, bunu kesinlikle bilir. Bu Allah’ın yüce ilmiyle ilgilidir. İnsanın aklından geçen iyi veya kötü bir eylemi gerçekleştirebilmek için canlı olması ve her canlının erişebileceği şeye erişebilmesi gerekir. İnsan ihtiyacı olan hiç bir şeyi kendi yaratamaz, sadece yaratılanı kullanır. Yaratanla yaratılan eşit değildir. 

Allah istemezse insan kirpiğini bile kıpırdatamaz. İnsan, her an Allah’ın iznine ve yardımına ihtiyaç duyar: “Allah dilemezse insan dileyemez.” ayeti buna işaret etmektedir.

Allah, her kuluna bir ömür tayin etmiştir. Bu ömür içinde iyi veya kötü neler yapabileceğine dair sonsuz olasılıkları barındıran planlar ve hesaplar yapıp katında bir kitaba kaydetmiştir. Bunu yapmak Allah’a zor gelmez. Allah Kur’an’ı Kerim’de hesapsız kitapsız hiç bir şey yaratmadığını bildirmektedir. 

Allah “Ol deyince olur!” çünkü Allah; yaratmak istediği her bir şeyi, istediği gibi planlayıp istediği zaman yaratır. Allah’ın iradesine engel olabilecek hiç kimse yoktur. 

Dünya bir imtihan yeridir ve Allah’ın insanları imtihan için hazırladığı sonsuz seçenekler insanın kullanımına sunulmuştur. Allah, insanı daha yaratırken cennetlik cehennemlik olarak fişlememiştir. Yaratılışta insanları fişlediğine inanmak yanlış bir algıdan kaynaklanmıştır çünkü O, bütün kullarını aynı statüde yarattığını ve sınamaya tabi tuttuğunu bildirmektedir.

Allah, kendi izniyle insanı irade sahibi olarak yaratmıştır. İyi ve kötü yaşamak insanın seçimiyle ilgilidir. İnsan iradesini kullanır, Allah insanı günah işlemeye zorlamaz. İnsan, Allah’ın kulları için hesaplayıp, hazırlayıp kaydettiği planlardan istediğini seçmekte serbest bırakılmıştır. 

Allah zamanı yaratmış ve zamanın içinde nelerin olup bitme olasılığı varsa alternatifleriyle birlikte hepsini hesaplayıp bir kitaba kaydetmiştir. Allah, insanın yapma ihtimali olan sayısız senaryoların hesabını önceden yapmamış olsaydı, kullarının seçimini, yani kalbinden geçenleri o eyleme geçmeden önce bilmeseydi, bu Allah’ın ilmine, adaletine ters düşerdi. Senaryoları hazırlamak Allah’a mahsustur. İmtihan gereği serbest iradesini kullanarak dilediği bir senaryoyu seçmek ve yaşamak ise kula mahsustur. İnsan dilediği zaman yolunu değiştirebilir. Bu da insana verilen bir özgürlüktür.

İnsanın Yaratılışı ve Sınavı

Allah insanı sınamak için irade sahibi kılmıştır. İnsanın önünde iki seçenek vardır. Bunlardan biri Allah’ın indirdiği hidayet yolu diğeri ise şeytanın teşvik ettiği kötülük ve inkar yoludur. Şeytan’ın insanı kötülüğe teşvik etmesi de Allah’ın bilgisine dahildir çünkü Allah şeytanın kalbinden neler geçirdiğini ve insana nasıl bir vesvese vermek istediğin bilir. 

Allah, insanın kalbinden neler geçirdiğini de bilir ve insanı şeytanın kötü etkilerinden korumak için rehberlik eder. Allah, yaratırken bazı kullarım kötü ve bazı kullarım iyi olsun diye sınıflara ayırmaz ve haksız yere cezalandırmaz.

İnsan günah işleyecek bir olgunluğa eriştiği zaman, şeytan insanı kendi hevasına göre yönetmek üzere harekete geçer ve insan, şeytanın teşvikiyle kalbinden kötü şeyler geçirmeye başlar. Allah da insanın kalbinden neler geçirdiğini bilir çünkü Allah kalplerdekini bilir. Allah insanlardan kendine sığınmış kullarını şeytanın şerrinden korur.

اِنْ تُبْدُوا شَيْـًٔا اَوْ تُخْفُوهُ فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمًا

33: AHZAB / 54. Bir şeyi açığa vursanız da gizleseniz de, Allah her şeyi bilir.

اِنَّ اللّٰهَ عَالِمُ غَيْبِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ اِنَّهُ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

35: FATIR / 38. Muhakkakki Allah,  göklerin ve yerin sırlarını ve göğüsleri özüyle bilir.

اَوَلَا يَعْلَمُونَ اَنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ

2: BAKARA / 77. Onların gizlediklerini de açıkladıklarını da Allah’ın bildiğini bilmiyorlar mı? 

İnsanın ruh verilmeden önceki durumu da bu perspektiften ele alınabilir. Ruh verilmeden önce, insan sadece bir nesnedir ve iyilik veya kötülük yapmaya muktedir değildir. Ancak ruh verildiği zaman, insanın iradesi devreye girer ve iyilik veya kötülük yapma potansiyeline sahip olur. Allah, insanın kalbinden geçeni bildiği için onun yönelmiş olduğu yolu da kesinlikle bilir. Eğer kişi, şeytanın şerrinden Allah’a sığınmamışsa Allah onu kendi seçimiyle baş başa bırakır. 

Şeytanın insanı kötülüğe teşvik etmesi de Allah’ın bilgisine dahildir çünkü Allah, şeytanın kalbinden geçirdiği kötülüklerin hepsini bilir. İnsan, kendisine doğru yolu gösteren Allah’ın yolunu seçebileceği gibi şeytanın tuzağına düşerek kötü bir yol da seçebilir. 

Allah’ın Bilgisi ve İnsanın Sorumluluğu

Allah’ın bilgisi ve insanın özgür iradesi arasındaki denge, İslam’ın temel prensiplerinden biridir. Allah, insanı yaratırken ona özgür irade vermiş ve hangi seçimi yaparsa yapsın sonuçlarına katlanacağını bildirmiştir

Allah’ın bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez. Allah’tan başkası hiç bir şey yaratamaz. Ancak olacak her bir olayı Allah’ın önceden biliyor olması ve o olayın olabilmesi için ihtiyaç duyulan ortamı önceden planlayıp hesaplaması ve insan eyleme geçince ortamı yaratması gerekir çünkü gerekli ortamı ne insan ne de şeytan yaratabilir. İnsan ve şeytan yaratıcı değil Allah tarafından yaratılanı kullanıcıdır.

İnsan kendisine ruh verilmeden önce günahkar olmaz. Yeni doğan ya da henüz kötüyü veya iyiyi ayırt edemeyen çocuklara günah yazılmaz. Allah, insanlara yardım etmek için elçiler gönderir, kitaplar indirir. Kitap indirmediği kavimleri de sorumlu tutmaz. Bundan dolayı her kavme bir peygamber göndermiş ve rehberlik etsin diye bir kitap indirmiştir. Allah kullarının hepsinin salih işler yapmasından yanadır çünkü onlar iyi işler yaptıkları takdirde cennete gidecektir.

Allah insanları sınıflara ayırmamıştır. Allah, yaratırken insanların bir kısmını iyilik yapsın diye diğer bir kısmını kötülük yapsın diye kodlamamıştır ve özgür bırakmıştır. Ancak şeytan kıskançlığından dolayı insana vesvese verir ve insanı, insanın zararına olacak şeylere teşvik etmeye başlar. Allah, şeytanın insanı verdiği vesveseyi bilir ve şeytanın şerrinden kendine sığınan kullarını korur.

Allah insanların dostudur. Allah kendisine şirk koşanların duaları hariç diğer dua edenlerin duasına karşılık verir. Şeytanların şerrinden kendisine sığınan kullarını korur. Allah bunları ayetlerde apaçık bildirmektedir. Allah kullarının lehine olan şeyleri ister. Allah kullarının cennete gitmesinden yanadır çünkü bu durum insanların lehinedir.

Sonuç

İslam’a göre, Allah’ın ezeli ilmi insanın özgür iradesiyle bağdaştırılabilir. İnsan yaratılıp ruhun verilmesiyle birlikte sınav süreci başlar ve insanın seçimleri, Allah’ın bilgisi içinde yer alır. Şeytanın etkisiyle insanın kötülük yapma potansiyeli ortaya çıkar, ancak insanın seçimleriyle sorumluluğu da belirlenir. Allah’ın her şeyi bilmesi insanın özgür iradesini sınırlamaz, ancak insanın sorumluluğunu artırır ve Allah adaletle hükmeder.