“Sizi birbirinizden inşa eden, bir karar verme yeri (dünya) ve bir emanet kalacağınız yer (kabir) yaratan O’dur. Anlayan bir toplum için delillerimizi ayrıntılı bir şekilde açıkladık.”
(Kur’an — En‘âm Suresi, 6/98)
Hikâyeli Giriş: Sessizliğin Konuştuğu Yer
Gün batımının kızıllığı ufku yavaşça yutarken, rüzgâr hafifçe kuru yaprakları sürüklüyordu. Mezarlığın taşları akşamın solgun ışığında daha bir beyaz, daha bir sessiz görünüyordu.
Kadın, bir mezar taşının başında uzun süredir kıpırdamadan duruyordu. Elleri titremiyordu ama yüreğinin içinde koca bir fırtına esiyordu.
Mezarda yatan, ömrünü aynı çatının altında paylaştığı insandı: yoldaşı, hayat arkadaşı, çocuklarının babası… Bir zamanlar kahkahalarla dolan evleri, şimdi derin bir sessizliğe bürünmüştü.
Kadın sabah evden çıkarken, “Birazdan görüşürüz” demişti ona. “Birazdan”… Oysa birazdan hiç gelmedi.
Şimdi burada, toprağın başında, zamana değil, takdire teslim olmuştu.
Toprak, kalbi parçalayacak kadar soğuk görünüyordu ama aynı zamanda bir sığınak gibiydi. Sanki dünya, karar verme yeri olmaktan çıkmış; emanet kalınan yere dönüşmüştü.
Kadının zihninde sorular birbirini kovalıyordu:
“Bir insanın dünyası bu kadar sessizleşebilir mi?”
“Bir ev, bir gülüş eksilince bu kadar ıssızlaşabilir mi?”
“Ve biz, bir gün hepimiz bu toprağın sessizliğine emanet edilmeyecek miyiz?”
Bir ara gözlerini gökyüzüne kaldırdı. Güneşin kızıllığı artık çekilmiş, yerini karanlığın sessizliği almıştı. Gökyüzü bir sonsuzluk penceresi gibiydi. O an fark etti ki, ölüm aslında kopuş değil, durağı değişen bir yolculuktu.
Toprağa baktı… O toprağın altında yatan sadece bedendi. Ruh, başka bir durağa doğru yolculuğuna başlamıştı.
Bir gün kendi adı da bir taşın üzerine kazınacaktı. O gün geldiğinde, bu dünya yalnızca verdiği kararların yankısı olacaktı.
Kadın hafifçe fısıldadı:
“Biliyorum… bu bir son değil. Sadece bir emanet yeri…”
Giriş: Hayatın İki Durağı
İnsanın varlığı, bir başlangıç ve bir bitiş arasında uzanan ince bir çizgidir. Ayet, bu çizginin iki temel durağını işaret ediyor: dünya ve kabir. Dünya, insanın karar verdiği, seçim yaptığı, imtihanını yaşadığı bir sahne… Kabir ise bu kararların emanet edildiği, hakikatin perdesinin kalkmaya başladığı sessiz bir durak.
Bu iki durak arasındaki ilişki, insanın kim olduğunu ve neden var olduğunu anlaması için güçlü bir çağrıdır.
1. “Sizi birbirinizden inşa eden” — İnsanlığın müşterek bağı
Ayetin başlangıcındaki ifade, insanın tek başına bir varlık değil, bir zincirin halkası olduğunu anlatır. Biz, bir başkasının rahminden dünyaya geliriz ve bizden de başka hayatlar filizlenir.
Bu, yalnız biyolojik bir gerçeklik değil; toplumsal bir hakikattir. İnsanlık birbirine bağlıdır; geçmişle gelecek arasındaki bağı Allah’ın yaratma düzeni kurar.
Klasik tefsirlerde bu kısım şöyle yorumlanmıştır:
“Birbirinizden inşa eden” ifadesi, insan neslinin bir asıldan (Âdem ve Havva) türediğine, bu nedenle insanların birbirine karşı sorumluluk taşıdığına işaret eder. Bu bağ, ırk, renk ya da coğrafya ayrımı olmaksızın insanlık ailesine mensubiyeti vurgular.
Bu yönüyle ayet, insanın kökenini hatırlatarak kibir ve üstünlük duygusuna set çeker.
2. “Bir karar verme yeri (dünya)” — İrade sahnesi
Dünya, insanın iradesiyle şekillenen bir karar alanıdır.
Burada atılan her adım, yapılan her seçim, ebedî bir yankıya sahiptir. Bu nedenle dünya hayatı “bir oyun” ya da “bir tesadüf” değil, bilinçli bir imtihan sahasıdır.
İyilik ya da kötülük tercihi, insanın elindedir. İnsan, her kararında Allah’ın ayetleri ile yüzleşir. Her nimet, bir sınav alanıdır.
Bu anlamda dünya, sonsuz hayatın başlangıç noktasıdır. Burada verilen kararlar, kabirde ve sonrasında karşılık bulur.
3. “Bir emanet kalacağınız yer (kabir)” — Sessizliğin dili
Kabir, dünya hayatının sona erdiği yer değil; bir bekleyişin başladığı duraktır. Ayette “emanet kalacağınız yer” ifadesi kullanılarak ölüm son değil, bir ara durak olarak anlatılır.
Klasik müfessirler bu kısmı şöyle açıklar:
Kabir, insanın ruhunun ebedî hayata geçmeden önce emanet edildiği bir yerdir. Dünya kararlarının yankısı orada sessiz ama sarsıcı bir gerçeklik olarak belirir. İnsan, dünyada inşa ettiği hayatın yankısını kabirde işitir.
Bu nedenle kabir, bir son değil, hesabın ön yüzüdür.
4. “Anlayan bir toplum için delillerimizi ayrıntılı bir şekilde açıkladık” — Tefekkür çağrısı
Allah, ayetlerini yalnızca duymamız için değil; anlamamız için açıklamıştır.
Bu ifade, ayetin merkezinde tefekkürü (derin düşünmeyi) öne çıkarır.
Dünya hayatı, ölüm, kabir, insanın yaratılışı…
Hepsi, akleden kalpler için bir delildir. Anlayan toplum, bu delilleri gören, yüzeyde kalmayıp hikmeti arayan toplumdur.
Sonuç: İki durak arasında bir yolculuk
Bu ayet, bize bir gerçeği sessiz ama güçlü bir şekilde fısıldıyor:
Dünya bir karar yeri, Kabir bir emanet yeri, İkisi arasındaki bağ ise sorumluluk ve tefekkür…
İnsan, bu iki durak arasında yolcudur. Yolcunun en büyük güvencesi ise Rabbinin apaçık delillerini anlamak ve doğruya yönelmektir.
Bir gün adınızın bir taşın üzerine yazılacağını ve hesap gününe kadar orada emanet kalacağınızı düşündüğünüz zamanlar oluyor mu?
Benzer Yazılar:
Değerli yorumlarınızı bekliyorum.
Yorum adresim hakkımda kısmındadır.