Giriş:
Tûr Suresi’nin son bölümü (44–49. ayetler), Kur’an’ın insanın kalbine dokunan uyarılarındandır.
Burada inkârcıların, apaçık deliller karşısında bile direnişlerini sürdürmeleri anlatılır. Aynı zamanda Resûl’e “sabır ve tesbih” emriyle teselli verilir. Bu ayetler, hem inkarın nasıl bir körlük olduğunu, hem de iman eden için bekleyişin ve sabrın nasıl bir ibadet olduğunu düşündürür.
Ayetlerin Özeti:
“Onlar gökten bir parçanın üzerlerine düştüğünü görseler bile, ‘Bu üst üste yığılmış bir buluttur’ derler.” (Tûr, 44)
“Artık onları, kıyamet günü, planlarının hiçbir fayda vermeyeceği bir zamanda, azabın yakalayacağı bir ana kadar bırak.” (Tûr, 45)
“Zalimlerin o gün azaptan başka dostları olmaz.” (Tûr, 46)
“Onlara dünyada da azap gelmezden önce de bir azap vardır, ama çoğu bilmez.” (Tûr, 47)
“Rabbinin hükmüne sabret; çünkü sen gözlerimizin önündesin. Ve Rabbini, kalktığın zaman tesbih et.” (Tûr, 48)
“Ve gecenin bir kısmında ve yıldızların batışında O’nu tesbih et.” (Tûr, 49)
Tefekkür:
1. İnkârın Körlüğü
“Üzerlerine gökten bir parça düşse bile…” (44)
Bu ayet, inkârın sınır tanımaz bir körlük haline dönüşebileceğini gösterir. İnsan, kendi inat duvarlarının içinde, apaçık gerçeği bile “doğal bir olay” diye yorumlayabilir. Modern çağın insanı da bazen aynı tavrı sergiler: Gözle görülen mucizeleri “rastlantı” olarak adlandırır, kalbin duymasını engeller.
Tûr’un bu ayeti, “görmekle iman etmek” arasındaki farkı derinlemesine düşündürür: Görmek herkesin nasibidir, ama görüp hissedebilmek ancak kalbi diri olanların payıdır.
2. Geciktirilen Azap Bir Lütuf mudur?
“Onları azabın yakalayacağı bir ana kadar bırak…” (45)
İlahi adaletin gecikmesi, bazen bir merhamet süresidir. İnsan, kendi iç muhasebesini yapabilsin diye zaman tanınır. Ancak o mühlet, aynı zamanda bir imtihan süresidir.
Kur’an’ın diliyle: “Rabbinin yakalaması çok çetindir.”
Burada Rabb’in sustuğu anlar, cezalandırmadığı dönemler, aslında kulun son uyarılarını duyması içindir.
3. Dünyadaki Azap: Huzursuzluk
“Onlara dünyada da bir azap vardır, ama çoğu bilmez.” (47)
Ayette geçen “dünya azabı”, bazı müfessirlerce huzursuzluk, iç sıkıntısı, doyumsuzluk olarak yorumlanmıştır. Gerçekten de, inkâr insanın iç dünyasında sessiz bir çöküntü yaratır.
Kendi gerçeğinden kaçan insan, en büyük azabı içinde yaşar.
Dıştan mutlu görünse de, iç dünyasında bir eksiklik yankılanır: “Bir şey eksik ama ne?”
Tûr 47, bu sessiz azabı fark etmeye çağırır.
4. Tesellinin Sırrı: “Sen Gözlerimizin Önündesin”
“Rabbinin hükmüne sabret; çünkü sen gözlerimizin önündesin.” (48)
Bu cümle, Kur’an’daki en nazik ilahi tesellilerden biridir.
“Sen gözlerimizin önündesin” ifadesi, bir sevgi, bir koruma, bir gözetilme halidir.
Resûl’e söylenmiş olsa da, aslında her sabreden kuladır bu sesleniş.
Zorluklar içinde yol alırken, yalnız olmadığımızı bilmek…
İşte bu cümle, yorgun kalplere inen bir rahmet gibidir.
5. Tesbihin Zamanı: Her An
“Rabbini kalktığın zaman ve gecenin bir kısmında tesbih et.” (48–49)
Burada tesbih, sadece dilin zikri değil; aynı zamanda bir hâldir.
Yani, uyanırken de, gecenin sessizliğinde de, gündüzün kalabalığında da Rabbin farkında olmaktır.
Tesbih, varlığın merkezine Allah’ı yerleştirmektir.
Bu ayet, sabırla beklemenin yanına şükürle anmayı ekler çünkü sabır, tesbihle bütünleştiğinde kalp huzur bulur.
Sonuç:
Tûr Suresi’nin bu son ayetleri, hem inkârcıların hâlini hem de müminin duruşunu gösterir.
Bir yanda “gökten düşen parçayı bile inkâr edenler”, öte yanda “Rabbinin hükmüne sabreden” kullar vardır.
İlahi mesaj açıktır:
Göz görmese de, kalp bilsin.
Cezalar gecikse de, adalet şaşmaz.
Ve sabır içinde anılan her isim, Allah katında yankılanır.
Benzer Yazılar:
https://vesileyanik.net/2025/10/02/hayatin-anlami-ve-tesekkur-bakara-28/
https://vesileyanik.net/2025/09/13/kuranda-sukur-ve-paylasma-ahlaki-nahl-suresi-71-ayet-tefsiri/
https://vesileyanik.net/2025/09/01/fecr-suresi-19-ayet-onu-kimse-boyle-baglayamaz/