HUL (MUHALEA): İSLAM HUKUKUNUN ÖZÜNE İHANET Mİ?

Evlilik, toplumların en temel yapı taşlarından biridir ve birçok kültür ve dinde kutsal bir bağ olarak kabul edilir. İslam’da da evlilik kutsal bir akittir ve evlenen her iki tarafın da belirli yükümlülükleri ve hakları vardır. Ancak, günümüzde İslam alimlerinin, özellikle de kadınların haklarını korumak yerine, İslam’ın özüne aykırı hükümler geliştirdiği görülmektedir. Bu makalede, özellikle mehri geri alma pratiği üzerinde durularak, İslam hukukundaki bu tür uygulamaların nasıl ortaya çıktığı ve ne şekilde dinin özünden uzaklaştığı incelenecektir.

Dinî Metinlerin Yanlış Yorumlanması:

İslam alimlerinin mehri geri alma pratiğini desteklemek için dini metinleri yanlış yorumladıkları ve hatta tahrif ettikleri, özellikle hadislerin ve ayetlerin yanlış anlaşılması veya çarpıtılmasıyla bu uygulamaları meşrulaştırmaya çalışıldığı görülmektedir.

Evlilik bir akittir ve bu akide her iki taraf da imza atarlar. Evlenen çiftler yaptıkları sözleşmeye uymak zorundadır. Kim bu sözleşmeye uymazsa diğer taraf hakkını aramak için mahkemeye baş vurabilir. Gel gör ki İslam alimleri Allah’ın indirdiği hükümleri görmezden gelmişlerdir. Peygamber bile kendi reyine göre hüküm vermekten men edilirken onlar kendi reylerine göre Kur’an dışı hükümler koymuşlardır.

Hiley-i şer’iyede çareler tükenmiyor: İslam alimleri kadının boşanma hakkını elinden almışlardır. Kadınların ellerinden aldıkları bu hakkı mehri geri almak için kullanmışlardır. Geri almak için din dışı bir hüküm koymuşlardır. Bu hüküme de “Hul” adını vermişlerdir.

Hiley-I şer’iye ne demek: Amel ve tasarrufları şekil ve dış görünüş bakımından fıkha uygun düşürmek ve İslâm’da yasak olan hususları görünüşte meşrû göstermek için kullanılan hileli çıkış yollarına Hîle-i şer’iyye denir.

Allah ayetlerinde bir çelişki olmadığını söylerken onlar ayetlere çelişki ihtiva eden mealler veriyorlar.

Allah Nisa Suresi 4. ayette, eşiniz mehrin bir kısmını gönül hoşnutluğuyla size bağışlarsa bağışladığını afiyetle yiyin, diyor. Yani gönül hoşnutluğundan söz ediyor. Ayetten de anlaşılabileceği gibi gönül hoşnutluğu yoksa mehrin zerre kadarını yiyemiyorsunuz ama üzülmeyin, İslam alimlerinin bir kısmı her şeye bir çare buldukları gibi evlenirken verdikleri mehrin tamamını alıp yemeye de bir çare bulmuşlar ve bu yolun adına da “HUL” yoluyla boşama demişlerdir. Bu boşamanın diğer adı muhâlea’dır.

Ayetin meali üzerinde oynayarak Kur’an dışı bir hüküm koymuşlar ve bu yolla verdikleri mehrin tamamını geri almışlardır. Tahrif edilen ayet meali aşağıdadır:

“Kadınlara vermiş olduğunuz bir şeyi geri almanız helâl değildir. Meğer ki karı ve koca Allah’ın çizdiği sınırlara riâyet edememekten korkmuş olsunlar. Şâyet onların, ilâhi sınırlara riâyet edemeyeceklerinden korkarsanız, karının kurtulmak için kocasına bir şey (para) vermesinde ikisi için de bir günah yoktur.” (el-Bakara, 2/229).

Bu meale dikkat ederseniz ilahi sınırlara dikkat etmeyen yalnızca kadın değil ama bedel ödeyen yalnızca kadın. Tahrif ettikleri meali destekleyebilmek için bir de hadis bulup yapıştırmışlar. Ama bu hadis onların icraatını desteklemiyor.

İbn Abbas (r.a)’den rivâyet edildiğine göre; Sâbit b. Kays’ın karısı Peygamber (s.a.s)’e gelerek:

“Ey Allâh’ın Rasûlü, Sâbit b. Kays’ı ahlâk ve din hususunda ayıplamıyorum, fakat Müslümanlıkta küfür derecesinde bir hata işlemekten korkuyorum.” dedi. Hz. Peygamber ona sordu: “Bahçeyi ona geri verecek misin?” cevap verdi: Evet. Bunun üzerine Hz. Peygamber Sâbit’e; “Bahçeyi kabul et ve onu bir defa da boşa.” buyurdu (Buhârî, Talâk, II; Nesaî, Talâk, 34)

Bu hadiste kadının kocasını sevmemesi gibi bir durum söz konusu. Erkek ona bir mehir vermiş ve bir sözleşme yapmış. Ona kötü de davranmamış. Kadın onu sevmediği için terketmek istiyor. Adamın tekrar evlenebilmesi için mehir parasına ihtiyacı var. Bu durumda kadın aldığı mehiri geri öderse adalet yerini bulmuş olur. Bu hadis, karşılıklı anlaşmayla ve güzellikle bir boşanmayı ön plana çıkarıyor.

İslam’ın Temel İlkeleriyle Çelişme ve Kadın Haklarının İhlali:

İslam’ın adalet, eşitlik ve insan hakları gibi temel ilkeleriyle, mehri geri alma pratiği arasında açık bir çelişki bulunmaktadır. Bu uygulama, kadınların haklarını gasp ederken, İslam’ın özünde yer alan adalet ve eşitlik prensiplerine aykırıdır.

İslamın temel hükümleriyle çelişen bu uygulamalara göre: Bir kadını kocası dövse de kolunu kanadını kırsa da aç, susuz bıraksa da üstüne üç kuma getirse de ailesiyle görüşmesine izin vermese de kocası boşamadıkça kadın bu adamdan boşanamıyor. Kadın, bu zalim kocadan kurtulabilmek için mal karşılığı beni boşa diye teklif ederse, Kocası da lütfedip bu teklifi kabul ederse kadın kocasından boşanabiliyor. Akıl alır gibi değil… Eğer kocası teklif ettiği bedeli az bulursa ve boşamaya razı olmazsa kadın çile çekmeye devam ediyor.

Hul (muhâlea) durumunda boşanabilmek için kadın kocasına ödediği bedel de en az mehir miktarı kadar oluyor yani kocası onu boşasın diye mehri kocasına iade ediyor ve zalim kocası da onu bir bedel karşılığı boşuyor. Ancak kadın hürriyetine böyle kavuşabiliyor.

İslam alimlerinin koydukları bu hükme göre geçimsizliğin yalnız kocadan yahut yalnız kadından veyahut da her ikisinden gelmesi sonucu değiştirmiyor. Koca her durumda muhâlea bedeline sahip oluyor. Koca boşama bedelini mehir miktarından yüksek de isteyebiliyor.

Mehri geri alma pratiği, kadınların ekonomik bağımsızlıklarını ellerinden almakta ve evliliklerindeki meşruiyetlerini zedelemektedir. Kadınların haklarını korumak yerine, onları daha da mağdur eden bu uygulama kesinlikle İslami değildir.

Toplumsal ve Hukuki Sonuçlar:

Mehri geri alma pratiği, sadece bireysel düzeyde değil, aynı zamanda toplumsal ve hukuki düzeyde de ciddi sonuçlara yol açmaktadır. Bu uygulama, toplumda kadınların güçsüzleşmesine, aile içi şiddetin artmasına ve hukuki karmaşalara sebep olmaktadır.

Eğer kadın mehiri geri ödeyemeyecek durumdaysa buna da bir çare bulmuşlar: Kocasından boşanmak isteyen kadın, küçük çocukların masraflarını ve terbiyesini onlar büyüyüp rüşdünü ispat edinceye kadar üzerine alıyor ve böylece Muhâlea bedelini kocasına ödüyor.

İslami hükümlere göre erkeğin bakmakla yükümlü olduğu çocuklar kadının üzerine bırakılıyor. Mehri bile geriye ödeyemeyecek durumdaki bir kadını kocası çocuklarıyla baş başa bırakıp gidiyor. Bunun adı da Allah’ın emrettiği gibi güzellikle boşanma oluyor.

İşte günümüzde ikinci bir kadın bulup ilk eşini ve öz çocuklarını terk eden dindar erkekler bu hükme dayanarak kendilerinin günah işlemediğini savunuyor. Evlilik Sözleşmesini görmezden gelerek Mehri Geri Alma Pratiği olan hul: İslam Hukukunun Özüne İhanettir.

İslam’ın Gerçek İfade Edilişi:

İslam’ın asıl öğretileriyle uyumlu bir şekilde, kadınların haklarını koruyan ve onlara adalet sağlayan bir hukuk sisteminin oluşturulması gerekmektedir. Bu, İslam’ın gerçek anlamını yansıtan bir yaklaşım olacaktır.

Uydurdukları hükümleri ayet meallerini tahrif ederek ve uydurulmuş rivayetleri de kalkan edinerek cahil insanlara kabul ettiriyorlar. Böylece İslam’ın getirdiği adil hükümleri, hasır altı ediyorlar. Halbuki Allah ayette şöyle diyor:

2: BAKARA / 229. Boşanma iki duruşmada gerçekleşir. O halde ya maruf olanı yaparsınız ya da güzellikle boşanırsınız. Onlara verdiğiniz şeyden hiçbir şeyi geri almanız size helal olmaz. Ancak Allahtan korksanıza ve onun koyduğu sınırları korusanıza. Allah’tan korkuyorsanız Allah’ın koyduğu sınırları aşmasanıza. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır. Öyleyse sakın bunları aşmayın. Allah’ın koyduğu sınırları korurlarsa yaptıkları hakkında ikisine de bir günah yoktur. Allah’ın koyduğu sınırları aşanlar zalimlerdir.

Allah’ın koyduğu sınırlar apaçık belli olduğu halde kadından verdikleri mehri geri alabilmek için ayetin anlamında tahrif yoluna gitmişler. Allah, ayetin başında ya maruf olanı yaparsınız ya da güzellikle boşanırsınız, diyor.

Allah; bu ayette koyduğu sınırların korunmasını ve maruf olanın yapılıp evliliğin kurtarılmasını ya da güzellikle boşanılmasını istiyor. Allah’tan korkup evliliği kurtarma ya da güzellikle boşanma yerine ayetin anlamını çarpıtarak verdikleri mehri kurtarma yoluna gitmişlerdir. En ilkel kanunlarda bile kabul edilemez görülen bir adaletsizliği Allah’ın emri gibi göstererek İslam’a yapıştırmışlar, adaletsizlik ve zulüm üzerine kurulu bir fıkıh inşa etmişlerdir. Allah, mehri geri almayı haram kılıyor. Allah bu konuda şöyle diyor:

4: NİSA / 19. Ey iman edenler!  Kadınlara verdiğiniz mehiri kurtaracaksınız diye onlara baskı yapmanız, onların mallarına zorla varis olmanız size helal olmaz. Onlar bir fuhuş yapmış olursa başka, yoksa onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmadınızsa bir şey sizin hoşunuza gitmeyebilir fakat Allah onda birçok iyi taraflar takdir etmiş olabilir.

4: NİSA / 20, 21. Eğer bir eşi bırakıp da yerine diğer bir eş almak isterseniz, önceki eşinize yüklerle mehir vermiş bulunsanız bile ondan hiçbir şeyi geri almayın. O malı bir iftira ve açık bir günah isnadı yaparak geri almak ister misiniz?.. Birbirinizle kaynaşıp baş başa kalmışken ve onlar sizden “kuvvetli bir teminat” almışken verdiğinizi nasıl geri alabilirsiniz ki?..

Kur’an’ın inmeye başladığı ilk dönemlerde evlenirken kadına mehir verme hükmü geliyor. Bu hükmün arkasından zina eden kadınları ve evlendikten sonra müşrik olan kadınları boşayın emri geliyor. Erkeğe de sadece bu iki sebepten dolayı verdiği mehiri geri isteme hakkı doğuyor.

Bu hüküm indikten sonra eşlerini değiştirmeyi kafalarına koyan bazı erkekler verdikleri mehiri geri alabilmek için eşlerine iftira atmaya başlıyor ve eşini boşamak için mahkemeye başvuruyor. Eşini fuhuş yaparken yakaladığını boşamak istediğini söylüyor fakat dört şahit getiremiyor. Allah, bu problemin çözülmesi için karı ve kocanın beşer kez yemin ettirilmesini istiyor. Mahkemede karı koca karşılıklı beşer kez yemin ettiriliyor. Bu yeminlerin dördünü şahitlerin yerine birini de kendi yerlerine yapıyorlar.

Mahkeme sonucunda Allah, kadının yemininin geçerli sayılmasını istiyor. Eğer adam eşini boşamaya kalkarsa kadın aldığı mehri kocasına geri ödemiyor ama İslam alimleri hile-i şer’iyeye baş vuruyor. Böylece verdikleri mehri geri almanın türlü türlü yollarını buluyor.

Kadın evin ve çocukların masraflarından sorumlu değildir. Bazı erkekler, kadınların iki katı miras aldıkları halde gözleri doymuyor. Evlilik sigortası olarak verdikleri mehire bile göz dikiyorlar. Allah onların kalplerinden neler geçirdiklerini biliyor ve onların hilelerini yüzlerine vuracak ayetler indirmiş. Allah’ın adalet ve merhametinden kuşkusu olmayan kimseler ayetlerdeki hikmetleri rahatça görebiliyor ve isyanı Allah’ın Kitabına değil zalimlere karşı oluyor.

Sonuç:

İslam hukukunda evlilik sözleşmesi vardır. Sözleşmeye uyulmasını isteyen eş, sözleşmeye uymamakta direnen eşini boşamak için mahkemeye başvurabilir. Mehri geri alma pratiği, aslında dinin özünden uzaklaşmanın bir sonucudur. İslami değildir. Allah’ın indirdiği hükümleri görmezden gelerek, kendi çıkarları doğrultusunda hükümler oluşturan İslam alimleri, adaletin ve insani değerlerin göz ardı edilmesine sebep olmaktadır. Bu tür uygulamalar, İslam’ın asıl amacından sapmış olup, kadınların haklarını gasp etmektedir. Dolayısıyla, İslam toplumlarında Allah’ın indirdiği adil hükümlere dönülebilmesi için bu tür hukuki uygulamalara karşı adaletin ve insan haklarının savunulması gereklidir.